Tarla faresi ve yeğeni Şehir faresi birbirlerini ziyaret etmeye karar vermişler. Önce kentli Şehir faresi, tarla faresine konuk olmuş. Yaşlı zeytin ağacının dibindeki Tarla faresi yeğenine gitmiş. Yeğeni onu kapıda karşılamış. İçeri buyur etmiş. Ev, karanlık, rutubetli ve kötü kokuluymuş. Şehir faresi hemen buradan gitmek istemiş ama yeğenini de üzmek istememiş. Bu nedenle gülümseyerek oturmuş.
Sofraya, tahta kaseler içerisinde ne olduğu belli olmayan bir sıcak bir sıvı gelmiş. Kokusundan, tadından bir şey çıkaramayan Şehirfaresi, sonunda, yedikleri yemeğin ne olduğunu sormuş.
“Bu, mısır çorbası” demiş Tarla faresi. “Ne güzel, değil mi? Biraz daha ister misin?”
“Yok, ben mümkünse bir sonraki yemekten alayım.”
“Başka yemek yok ki! Biz bu köy yerinde sadece bir kap yemek yeriz.” demiş.
Sonunda Şehir faresi dayanamamış ve yoksul ve aç yaşayan yeğenine kendi yaşamını göstermek ve kendine hayran bırakmak istemiş.
“Kalk yeğenim, bize gidiyoruz! Mısır çorbasından başka lezzetler de var dünyada…”
Beraberce yola düşmüşler. Şehre yaklaştıkça etrafları kalabalıklaşmış. Gürültüden ve kalabalıktan Tarla faresi şaşkına dönmüş. Sonunda arabaların yanından koşarak, kedi köpek gördüklerinde deliklere saklanarak eve gitmişler. Ama Tarla faresinin yüreği bu tür heyecanlara alışkın değilmiş.
Şehir faresi “İşte burası benim evim” diye övünerek kendi yuvasını göstermiş. Gerçekten de zevkle döşenmiş, sıcak, konforlu ve geniş bir yermiş burası.
“Ama dur, daha bitmedi. Şimdi beni izle.” Yuvanın arka tarafındaki aralıktan geçen Şehir faresini izleyen yeğeni kendini bir anda evin kilerinde bulmuş.
“İşte ziyafetimizi burada düzenleyeceğiz… Şu yukarıdaki ipe bağlı duran pastırmayı görüyor musun? Tadına bakmak ister misin? Şimdi getiriyorum.” demiş ve bir tırmanışta pastırmaya ulaşmış. İpi kemirip yere düşürmüş. İkisi birden pastırmayı yemeye başlamışlar. Ama tam bu sırada kilerin dışından sesler gelmeye başlamış ve birden kiler kapısı açılmış:
“Ah şu fareler! Nedir sizden çektiğimiz? Bu evin kedisi nerede?” derken vahşi bir miyavlama duymuşlar. İkisi birden deliğe doğru koşmuşlar ve kedinin pençelerinden kıl payı kurtulmuşlar.
Şehir faresi korkmuş bir şekilde “Çok fazla kafana takma, şehirde olur böyle şeyler. Sonuçta biz kazandık.” demiş.
Tarla faresi “Ben bu heyecanı çekmektense bütün ömrümü köyümde mısır çorbası içerek geçiririm, sana bol şanslar dilerim.” demiş ve mutluluk içinde kendi zeytin ağacına doğru yola çıkmış.