Fizyoterapist Görkem Paşa
Dünyayı nasıl algıladığımıza ve nasıl davranacağımıza duyu bütünleme sürecimizin ardından karar veririz.
Duyu bütünleme terapisi 1960’lı yıllarda Amerikalı doktor J. Ayres tarafından, University of Southern California’da yapılan araştırma ve çalışmaların ardından uygulamaya konulmuş. Devam eden süreçte tüm dünyada, çocuklar için, özel-likle otizm başta olmak üzere birçok problemin çözümünde oldukça önemli bir terapi yöntemi olarak uygulanmaktadır. KKTC’de de başta ÖZEV Özel Eğitim Merkezi olmak üzere bir çok merkezde tüm dünya ile birlikte uygulanmaya başlanmıştır.
Duyu bütünleme terapisinde çocukların yaşadıkları duyusal tecrübelerin nörofizyolojik adaptasyonu ve çocuğun duruma uygun adaptif cevap açığa çıkarması sağlanır. Bu sayede çocuğun çevresiyle olan sosyal, duygusal ve fiziksel etkileşimine pozitif katkı sağlanır.
Kişinin vücudu ve çevresinden aldığı duyu bilgileri beyinde bilginin kavranması, yorumlanması ve bütünleştirilmesi işlemlerinden geçerek, ortaya çıkan duysal bilginin kullanılarak organize bir cevap açığa çıkarılması sağlanır. Böylece çocuk dış dünyadan gelen duyu bilgilerine adapte olur.
Duyu bütünleme terapisi; direkt olarak çocuğun merkezi sinir sitemine etki ettiği için sinir sisteminin gelişimini sağlar.
Normal Duyusal Sistemimiz 7 bölümden oluşmaktadır;
Vestibuler Duyu (Denge)
Proprioseptif Duyu (Vücut farkındalığı)
Tat Duyusu
Koku Duyusu
Taktil Duyu (Dokunma)
Görme Duyusu
İşitme Duyusu
Terapideki hedef çocuğun her zaman mutlu, iletişime açık ve ortamdaki uyaranları rahatlıkla tolere edebilir halde olmasını sağlamaktır. Olumlu tecrübeler öğrenmeyi kolaylaştırır. Seans sırasında mutlu olan çocuk iletişimi sürdürür ve oyun sırasında öğrendiği bilgileri günlük yaşamına çok daha kolay entegre eder. Çocuk ancak dünyayı normale en yakın şekilde algıladığında öğrenmeyi gerçekleştirebilir. Dünyayı en iyi algılama da ancak duyusal bütünlükle sağlanabilir.
Terapinin temeli duyusal uyaranların, çocuğun ihtiyaçlarına ve sorunlarına göre planlanarak, çeşitli diyetler (farklı oyunlar) halinde çocuğa sunulmasıdır.
Duyu bütünleme terapisi sırasında her çocuk kendi içinde farklı bir birey olarak kabul edilir çünkü her çocuğun farklı duyusal bozuklukları ve elbette farklı bir kişiliği vardır.
Terapi seanslarının başında çocuk değerlendirilir ve hangi alanlarda ne şekilde sorun yaşadığı tespit edilir. Çocuğun problem yaşadığı alanlardaki bozukluğun davranışlarına ne şekilde yansıdığı gözlemlenir ve uygun terapi programı çizilir.
Terapi sırasında aile sürecin en önemli parçasıdır ve terapistle aile, çocuğun da içinde olduğu bir takım gibi çalışmak zorundadır.
Terapi süreci içinde standart bir terapinin dışında çocuğun terapi sırasındaki ihtiyaç ve arayışları göz önünde bulundurulur ve aileye de çocuğunun neye ihtiyacı olduğunu anlaması için eğitim verilir. Unutulmaması gereken en önemli nokta terapilere devam eden çocuğun bir birey olduğu ve asla standardize edilemeyeceğidir.
Terapiler çocuğun ve ihtiyaçlarının önderliğinde sürdürülür.
Terapi sırasında seanslar çocuğa, ihtiyacı olduğu düzeydeki duyusal uyaranlarla donatılmış veya uyaranlardan arındırılmış oyunlar şeklinde sunulur. Çocuğun seans sırasında terapistle sürekli iletişim halinde olması birinci hedeftir. Çünkü seans sırasında, yapılandırılmış ortamda, iletişim kuran, fikirler üreten, çözümler bulan, hayal eden, sosyalleşerek oyuna katılan çocuk; seanslar dışında da iletişimi sürdürecek ve günlük hayatındaki sosyal, fiziksel ve psikolojik sorunlarını atlatmaya başlayacaktır.