Kulak, Burun Boğaz Hastalıkları,
Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. H. Mete İnançlı
İnsanlık tarihinin en büyük grip salgını 1918 ile 1920 yılları arasında yaşanmış olan grip salgınıdır. Pandemik olarak bütün dünyaya yayılan grip hastalığının ilk vakası 11 Mart 1918‘de Amerika Birleşik Devletleri’nin New Mexico eyaletinde bildirilmiştir. Salgın hızını Kasım ayında arttırarak neredeyse Dünya’nın tüm ülkelerine yayılmıştır. Aynı yıl Hindistan’da 17 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Tüm dünyada ise 50 milyon insanın öldüğü tahmin edilmektedir. Hatta bu salgın sürecinde Samsun’a çıkma planları yapan Mustafa Kemal Atatürk de etkilenerek annesi Zübeyde Hanım’ın Beşiktaş Akaretler’deki evinde bir hafta ateşli yatmıştır. Birinci dünya savaşı devam ederken bu salgının patlak vermesi, yayın yasakları yüzünden savaşa girmemiş ülkelerden olan İspanya’da basına duyurulmuş ve grip salgınının dünyadaki bilinir ismi İspanyol Gribi olmuştur. Hatta birinci dünya savaşının bitişini bu yıkıcı grip salgınına bağlayan tarihçiler de mevcuttur. Dünya nüfusunun %5’inin ölümüyle sonuçlanan bu salgın, grip ile ilgili ne denli çaresiz kalınabildiğini göstermiştir.
RNA virüsü olan Grip etkenlerinden biri H1N1 olarak izole edilmiş. Hemen ardından aşı çalışmaları başlatılmıştır. Fakat çok hızlı genom değiştirebilen bu tür virüslere karşı aşı geliştirebilmek pek mümkün olamamıştır. Bu durum günümüzde ise aşılara 4 suş yerleştirilerek en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Bir önceki grip salgınından elde edilen genomlardan yapılan çalışmalarla bir sonraki yıla ait olma ihtimali olan suşlar takip eden yılda aşılara eklenmektedir. Ne kadar koruyucu olduğu tartışılmakla beraber ek hastalığı olan bireylerin mutlaka Ekim – Kasım ayları içinde grip aşısı olmalarını önermekteyiz. Fakat nasıl olsa grip aşısı olduk biz her halükarda koruma altındayız düşüncesi yanlıştır.
Vücut salgıları ve damlacık yolu ile bulaşma en sık yayılım yollarıdır. Bu nedenle salgın dönemlerinde toplu durulan mekanların aktif havalandırılması, ateş ve öksürük şikayeti olan çalışanların mutlaka ev istirahatine gönderilmesi, ellerin sık sık yıkanması, burun yıkama ve buruna elle müdahaleden kaçınma gibi önlemler oldukça etkilidir. Bu dönemlerde toplu durulan yerlerden mümkün olduğunca uzak kalınmalıdır. Maske ve eldiven kullanımı damlacık yolu ile bulaşı oldukça etkin bir şekilde azaltabilecek önlemler arasındadır. El dezenfektanları ise ellerin sık yıkanma ihtimali olmayan durumlarda kullanılmalıdır.
Grip salgınları her yıl mutlaka yaşanacaktır fakat dünya geneline her zaman yayılması ve ölümlere yol açması beklenmez. Yine de önlemler alınmasında fayda vardır.
Elimizdeki mevcut grip ilaçlarına karşı da direnç kazanabilen bir genetik yapıya sahip bir virüs olduğu için ilaç kullanımı da mutlaka doktor kontrolünde ve kayıt altına alınarak yapılmalıdır. Antibiyotikler gribe etki etmezler. Grip viral hastalık olduğu için tanısı ancak kan testleri ile kesin konulabilmektedir.
Ateş en belirgin özelliğidir. Yüksek ateşe ek olarak burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük, kas ağrısı, şiddetli halsizlik, bulantı, kusma ve ishal görülebilmektedir. Üç günden uzun süren ateş durumunda mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Muayene sonrası önerilenlere mutlaka uyulmalıdır. Şikayetlerde, verilen tedaviye rağmen ilerleme olması halinde tekrar doktorunuzla görüşmenizde yarar vardır. Grip hızlı yıkıcı etkisi nedeniyle hastalarda bronşit ve pnömoniye (zatüre) neden olabilmektedir. Organ hasarına yol açarak ek hastalığı olan bireylerde ölümlere neden olabilmektedir.
Kış aylarındaki seyahatlerinizi salgın olabilen bölgeleri göz önünde bulundurarak planlamak, bulunulan kapalı mekanlarda grip önlemlerini elden bırakmamak önemlidir.
Tüm çocuklara aileleri ile mutlu ve sağlıklı bir sömestr tatili diliyorum.