Uzman Sosyolog Nihal Salman
Aile, toplumun temelidir. Aile toplum içinde birçok işleve sahiptir. En büyük işlevlerinden biri sağlıklı kişilik yapısı olan çocuklar yetiştirmektir. Birçok araştırmadan elde edilen bulgulara göre sağlıklı bir aile ortamında büyüyen çocuklar sağlıklı yetişkin olarak kendilerine ve çevrelerine faydalı birer birey olurlar.
Ülkemizdeki boşanma oranlarının dünya boşanma oranlarında ön sıralarda yer alması önem arz eden bir durumdur. Toplumumuzda aile kurumunda meydana gelen boşanma olgusunu kontrol eden yada ilgilenen herhangi bir kurum, kuruluş bulunmamaktadır.
Ülkemizde boşanmaların da çoğu kez sağlıklı bir şekilde gerçekleşmediğine tanık olmaktayız. Boşanma davalarının anlaşmalı olarak gerçekleşmezse; çok uzun zaman hatta yıllar sürdüğünü, çocukların sağlıklı büyümeleri için gerekli olan iştirak nafaka davalarının bile ki (öncelikli davalar içerisinde olmasına rağmen) bir buçuk yılı aşan süreler alabildiğini ve eşlerin mahkemeye sürekli gelip-gittiğini; davalarının sonuç almaksızın ertelenerek devam ettiğini görmekteyiz. Bu süreç, boşanma kararı alan eşleri birbirine daha çok düşman ederek aileye tamiri mümkün olmayan zarar vermektedir.
Türkiye’de değişen anayasa maddesinde “Anayasanın “Ailenin korunması, kenar başlıklı 41 inci maddesinde, ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve Devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağı ve gereken teşkilâtı kuracağı belirtilmektedir. Toplumun temelini oluşturan ailenin korunması için gerekli önlemlerin alınması ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Hiç şüphesiz, bir toplumda sosyal barış ve adaletin sağlanmasında, demokratik haklara saygılı, sağlıklı, topluma yararlı bireylerin yetiştirilmesinde ailenin önemi inkâr edilemez bir gerçektir. Ailenin korunması görevi ise Devlete aittir. Günümüzde birçok sahada olduğu gibi, sosyal yapıdaki baş döndürücü gelişmeler ve karmaşıklık, eşlerin ve çocukların da sorunlarının artmasına ve olumsuzluklar yaşamalarına neden olabilmektedir. Bu sorunların çözümünde yargı alanına giren konular bakımından da bir takım yenilikler getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Ülkemizde de son yıllarda aileye yönelik değişen bazı yasalar bulunmakta olmasına rağmen, aile kurumunda yada boşanma sürecinde yaşanan sorunları çözümlemek adına maalesef çok yetersiz kalmaktadır.
Yapılan araştırmalar, sağlıklı bir boşanma yaşamış ve sağlıklı ilişkileri devam eden anne-babası olan çocukların, sağlıklı ailede büyüyen çocuklarla büyük farklılıklarının olmadığını göstermiştir. Fakat ülkemizde aile mahkemelerindeki eksikliklerin boşanmış veya boşanmakta olan ailelere büyük zararlar verdiğini görmekteyiz. Aralarındaki husumet, adaletli bir şekilde erken çözümlenmeyen eşler maalesef düşman olmakta ve bu düşmanlıktan ise ortak olan çocuklar mağduriyet yaşamaktadır. Mahkemelerimizdeki sorunlar şunlardır:
Ailenin korunması açısından mahkemelerin daha işlevsel hale getirilmesi gerekli midir?
Boşanma davalarının sebepleri nelerdir?
Boşanma davalarında çocukların yaşadıkları psikolojik sorunların çözümünde mahkemelerin işlevi yeterli midir?
Çocukların sağlıklı büyümesinde gerekli olan iştirak katkısı nafakaların belirlenmesi, ödenmesi ve yükseltilmesi gibi sorunlara mahkemeler yeterli hizmeti verebiliyor mu?
Aile mahkemelerinde görevli psikolog, sosyolog ve pedagog var mıdır?
Aile mahkemelerinde görev yapan hâkimlerin ihtisaslaşması sağlanabiliyor mu? Ayrıca bir eğitime tabi tutulmaları gerekmekte midir?
Aile mahkemeleri görevlerini gereği gibi yerine getiriyor mu?
Türkiye’de aile mahkemelerinde yaşanan sorunlar, Aile Bakanlığının yapmış olduğu araştırmalar tarafından tespit edilmiştir. Ülkemizde de benzer sorunlar yaşanmaktadır. Türkiye’de ve gelişmiş ülkelerdeki aile mahkemelerinin yargılama usulleri incelenmeli ve mahkemelerimizdeki sorunlar giderilmeye çalışılmalıdır. Türkiye’de 2002 tarihinde TBMM’ye “Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun Tasarısı” aşağıdaki gibi sunulmuştur.
Birçok ülkenin iç hukuklarında aile mahkemelerine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı, örneğin Kanada ve Almanya’da aile mahkemeleri bulunduğu bilinmektedir. Ülkemizde ise yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre, aileye ilişkin dava ve işler halen genel mahkemelerde görülmektedir. Bu mahkemeler, aileye ilişkin davaların yanı sıra diğer hukuk davalarına da bakmak durumunda olup, ayrıca aile ile ilgili uyuşmazlıkların çözümünde ihtiyaç duyulan, psikolog, sosyolog, pedagog ve sosyal çalışmacı mahkeme bünyesinde bulunmamaktadır. Buysa, mevcut mahkemelerin aile hukukundan doğan dava ve işlerin çözümlenmesinde kendilerinden beklenen işlevi yeterince yerine getirmesine engel olmaktadır.
Tasarıyla kurulması öngörülen ve bünyesinde psikolog, pedagog, sosyolog ve sosyal çalışmacı bulunan aile mahkemeleri, aile hukukundan doğan dava ve işleri, taraflar arasındaki karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörünün korunması ilkesini gözeterek, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak, eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunların sulh yoluyla çözümünü sağlamaya çalışacaktır. Böylece, yargılama görevinin yanında toplumun temel taşı olan ailenin korunmasına yönelik koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler alma gibi önemli işlevleri de yerine getirecek olan aile mahkemelerinin kurulması amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.”
Ülkemizde ailenin sağlıklı olarak işlevini sürdürmesine yardım edecek yeterli kurum ve kuruluş bulunmamaktadır. Gelişmiş ülkelerin aileden sorumlu bakanlığı bulunmaktadır. Ülkemizde aile bakanlığı değil; aile dairesi bile mevcut değildir. Bu durum ailelerimize çok büyük zarar vermektedir. Boşanma istatistiklerini incelediğimizde her geçen yıl boşanma sayısında artışların olduğunu görmekteyiz. Fakat devletimizin buna yönelik herhangi bir önleyici çalışması mevcut değildir. Çünkü boşanmaların neden artış gösterdiğini ve nasıl önlemlerin alınması gerektiğini araştırmakla yükümlü herhangi bir kurum bulunmamaktadır.
Ülkemizde aile hâkimleri aynı zamanda hukuk davalarına da bakmaktadırlar. Bu durum da yargıçlarımızın aile konusunda ihtisaslaşamamalarına sebep olmaktadır. Aile sorunları çok karmaşık ve çok hassas sorunlardır. Eğer hukuk davaları gibi çözümlenmeye çalışılırsa, aile ve özellikle çocuklar büyük mağduriyetler yaşar. Bu nedenlerle aile mahkemelerimizde görevli psikolog, sosyolog veya pedagog bulunması aile sağlığı için önem taşımaktadır.
Kaynak: Filiz, O. (2009). “Türkiye’de Aile Mahkemeleri Uygulaması Ve Uygulamanın Değerlendirilmesi”. T.C. Başbakanlık Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları.