Çocuk ve Ergen Psikiyatristi
Doç. Dr. Ali Güven Kılıçoğlu
Otizm mi? Otizm Spektrum Bozukluğu mu?
Güncel kullanımda artık Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) kullanılıyor. Daha önce atipik otizm, yaygın gelişimsel bozukluklar, asperger vb benzeri durumların hepsi Otizm Spektrum (Yelpaze) Bozukluğu başlığı altında toplandılar.
Otizm Spektrum Bozukluğu nedir? Ne değildir?
OSB şimdi veya geçmişte özellikle toplumsal ve duygusal karşılılıktaki eksiklikler ve tekrarlayıcı/ yineliyeci hareketlerle ve kısıtlı ilgi alanlarıyla karakterize erken yaşlardan itibaren görülen ve yaşam boyu devam edebilen bir durumdur.
Ne değildir denecek olursa burada çok fazla ekran maruziyeti otizme yol açmaz demek uygun olacaktır. Ayrıca aşıların otizme yol açmadığını da burada belirtmek uygun olacaktır.
OSB nedenleri nelerdir? Kesin bir nedeni var mıdır?
Kesin bir nedeni olmadığını söyleyebiliriz. Burada pekçok durumun birbiriyle etkileşerek ortaya çıktığını söylemek uygun olur diye düşünüyorum. Bunlardan gen-çevre ilişkisi önemli olup, en net ilişkinin ileri anne-baba yaşı olduğu söylenebilir. Hatta yakın zamanda yapılan bir çalışmada büyükanne ve büyükbaba yaşının da önemli olduğunu belirten bir çalışma yayınlandı. Ayrıca bu bireylerin beyin yapılarının ve kimyalarının daha farklı olduğu belirtilmektedir. Bunun dışında bebeğin oksijensiz kalması, hamilelik sürecinde geçirilen enfeksiyonlar, hava kirliliği, erken doğum gibi çevresel faktörlerin duyarlı bireylerde OSB riskini arttırdığı düşünülmektedir. Bunun dışında Tuberoskleroz, Frajil-X, Nörofibramatozis gibi genetik rahatsızlıklarda da OSB sıklığında artıştan bahsedilebilir.
OSB belirtileri nelerdir?
Burada belirtileri yaşlara göre aktarmak daha uygun olacaktır diye düşünüyorum. O yüzden yaş gruplarını çok uzatmadan ancak ailelerin bir terslik olduğunu düşündüklerinde başvurmada gecikmemeleri için kısaca bahsetmek gerekirse;
- 6-12 aylarda babıldamanın olmaması veya nadir olması ve ses çeşidinin az olması, konuşanın yüzüne bakmaması, göz kontağının olmaması veya kısıtlı olması, bakımverenle ilgilenmeme, ismine tepki vermeme, karşılıklı gülümsemenin olmaması, kucağa alındığında sakinleşememe, kucağa alınma ve oyun konusunda zayıf beklenti, bir takım nesnelerle veya nesnenin bir yeriyle (özellikle dönen cisimlere) aşırı ilgi olarak özetlenebilir.
- 1-2 yaş arası ise yine göz kontağında yetersizlik, insan yüzleri yerine nesnelerle aşırı uğraş, basmakalıp-tekrarlayıcı hareketler (örneğin kanat çırpma, parmak ucunda yürüme, anlamsız şekilde kitap-defter sayfası çevirme, oyuncak arabayı sürmek yerine tekerlerini döndürmek, oyuncakları dizmek, sürekli aynı oyunu oynamak, gülümseme ve iletişimde kısıtlılık, iletişime girmeye karşı isteksizlik olarak özetleyebiliriz. Gene bu bireyler yaşıtlarına göre dili anlamada da sıkıntılar yaşarlar. Ayrıca bu çocuklarda aşırı hassasiyet (renk, koku, kıvam, tat, ağrı vb.) veya ağrı veya diğer kötü duyulara karşı düşük hassasiyet de görülebilir.
- 2-3 yaş arasında en sık ailelerin şüphelerinin başladığı ve çocuk ergen psikiyatristine başvurduğu yaşlar olup konuşma gecikmesi/yetersizliği ile gelirler. Bu yaşta yalnızlığı tercih, diğer çocuklara bakmama, sosyal gülümsemede kısıtlılık/yokluk, taklit becerisinin olmaması, ayrıca basit taklide dayalı oyunların olmaması (öpücük atma, saklambaç), veya yaşıtı çocuklarla paralel oyunlar olmaması ile karakterizedir. Dil gelişimleri yaşıtlarından daha geri, cümle kurma, anlamada kısıtlılıklar, kelime haznesinin geriliği diğer sıkıntılı alanlar olup, gene streotipi dediğimiz tekrarlayıcı hareketler (el-kol çırpma, sallanma, dönme) görülebilir. Yine renk, koku, kıvam, ağrı vs. hipo/hipersensitivite görülebilir. Aşırı yemek seçme, aynılıkta ısrar aileleri zorlayan durumlar olarak göze çarpmaktadır.
Ailelerin en sık başvuru nedeni nedir? Genellikle hangi yaşlarda başvuruda bulunuyorlar?
Ailelerin en sık başvurduğu yaş 2 yaş civarı olup en sık başvuru nedeni konuşma geriliği ve göz temasında kısıtlılık. Ancak özellikle anneler çocuklarındaki farklılığı daha erken fark ettiklerini belirtiyorlar. Burası önemli bir nokta çünkü çocuğun farklı olduğunu belirten annelerin yaklaşık %80’i haklı çıkıyor. Bazen özellikle erkek çocuk için “geç konuşur, ailede de geç konuşan var acele etme” vb. telkinlerle başvuru geciktirilebiliyor, bu da müdahale için zaman kaybına yol açan bir durum.
Otizm’de en önemli konu hangisidir?
Otizmde en önemli konu erken tanı ve bununla birlikte erken özel eğitim desteğinin başlaması. Bazen ailelerin kafası “mucize tedavilerle” karışabiliyor. Burada en önemli konu tanı sonrası bu çocukların eğitsel çalışmalarının olabildiğince erken başlamasıdır. Eğitim haricinde ailelerin bu çocuklarda karşılaşması muhtemel psikolojik sorunlar için mutlaka bir çocuk psikiyatristinin takibinde olmaları önemli.
Eğitimin dışında otizmin ana belirtilerini tedavi eden herhangi bir tedavi yöntemi olmadığını ailelerin unutmaması önemli. Bir takım diyetler şu arada çok moda ancak bu diyetlerin bu çocuklara faydası olmadığı gibi zararı olabileceğini de unutmamak gerekir. Örneğin kazein diyetinde süt ve süt ürünlerinin kısıtlanması bu çocukların kemik gelişimlerini bozabileceği, veya gluten diyeti ile bu çocuklarda bazı vitamin ve mineral emiliminin bozulabileceği unutulmamalı. Bu diyetlerin bir başka sakıncası ise az önce belirttiğim üzere bu çocukların yemek seçme ve buna bağlı oldukça kısıtlı yeme davranışları olabilir ve bu diyetler kısıtlı yemek yemeyi pekiştirebilir.
Ayrıca bahsedilmesi gereken önemli bir konu da spordur. Spor bu çocuklardaki aşırı hareketlilik ve stereotipileri azaltabilmekte olup, davranışsal sorunları azaltabilir.
Özetle
Kısaca özetlemek gerekirse, otizm çocuğun ekran başında kalması nedeniyle oluşan basit bir durum değil, muhtemelen gen ve çevre gibi pekçok faktörün etkileşerek ortaya çıktığı, sosyal, iletişimsel alanlarda kısıtlılık, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayıcı hareketlerle karakterize bir durum olup, bu bozukluk için pek çok disiplin bir arada çalışmalıdır. Aileler şüphelendikleri çocuklarını, bir çocuk ve ergen psikiyatristine beklemeden getirmeli, tanı sonrası hızlıca eğitim sürecine başlanmalıdır. Eğitim dışında bu durumun mucize bir tedavisi olmadığı unutulmamalıdır. Alternatif ve kanıtı olmayan tedavilerle vakit ve para kaybetmemek, bu konuda çocuk psikiyatristine danışmak uygun olacaktır.