Psikolojik Danışman
Betül Ersoy
Yaşamımızın her anında farklı problemlerle karşı karşıyayız ve istesek de istemesek de bu problemleri çözmek zorunda kalabiliyoruz. Bunlar önemli veya önemsiz, basit veya karmaşık problemler olabilir. Çocuğunuzun aradığı bir oyuncağı bulamamasından tutun, arkadaşınızla veya eşinizle yaşadığınız bir tartışma bile olabilir.
Problemin tanımı, olanla olması istenen şey arasındaki fark ve olması istenen duruma ulaşma yolunda karşılaştığımız her türlü engeldir. Problem çözmek, olması istenen duruma ulaşmak için harekete geçmeyi ve değişikliği gerektirir. Bazılarımız sorunları görmezden gelip kaçma eğiliminde olurken, bazılarımız ise problemi kabul edip sorunların üstesinden gelmek için harekete geçerler. Bu iki davranış şekli gösteriyor ki, problem çözme becerisine sahip insanlar problemin üstüne giderken, bu beceriden yoksun insanlar ise kaçma eğilimi gösterir. Bu noktada yapmamız gereken, problemin üstüne gitmek ve problem çözme becerilerimizi geliştirmektir.
İçinde bulunduğumuz durum ile hedeflediğimiz durum arasında ortaya çıkan sonucun farklı olmasından dolayı problem ortaya çıkar. Burada en önemli nokta problemin tanımının iyi yapılmasıdır ve kaynağı iyi belirlemektir. Konunun özü ile konuya ilişkin olmayan ayrıntılar ayırt edilmelidir.
‘İyi ifade edilmiş bir problem, yarı yarıya çözülmüş demektir.’
Alexis Carrel
Aile içi problemler eşler arasında, ebeveyn çocuk arasında veya çocukların kendi aralarında ortaya çıkar. Bu çatışmalar ilişkiyi güçlendirebileceği gibi zayıflattığı da görülür. Aile içindeki çatışmalar aileyi sarsacak düzeye gelmedikçe normaldir.
Bir çekirdek aile kurulurken eşlerin her biri kendi alışkanlıklarını, bakış açılarını, iletişim kurma tarzlarını ve köken ailesinin davranışlarını beraberinde getirir. Yani her birey kendi bildiği ve alıştığı tarzda iletişime geçer. İletişim onlar için, duygu ve düşüncelerini nasıl ifade ettikleri ve aslında sorunlarını nasıl çözmeye alıştıklarını gösterir.
Kadın ve erkek içine doğdukları aile farklı olduğu için olaylara ve durumlara bakış açıları da farklı olacaktır. Çoğu çatışma bu bakış açılarının farklılığından ortaya çıkar. Eğer bu farklılıklara rağmen herhangi bir problem görülmüyorsa, bu durum iletişimde bir sorun olduğunu gösterir. Böyle bir durumda ya ailede herkes kendi kabuğuna çekilmiştir ya da biri diğerinin kontrolü altına girmiştir. Böyle bir ailede ancak aynı çatı altında yaşayan bireylerden bahsedebiliriz.
Asıl mesele problemin nasıl çözüleceğini bilmek ve bu konuda kafa yormaktır. Sonunda uzlaşılmayan her problem zaman içinde birikir ve sonunda rahatsız edici bir boyuta gelir. Bunun sonucunda her birey kendi kişilik özellikleri ve mizacına göre tepkiler verir; kimisi içine kapanır, kimisi bağırır, kimisi aldırmaz, kimisi depresif bir ruh haline bürünür, kimisinin ise sağlığı bozulur. İşte bu noktada bazı iletişim kuralları devreye girerse bizi problemin çözümüne biraz da olsun yaklaştıracaktır.
Birinci kural, dinlemeyi bilmektir. Bırakın çocuğunuz öfkesini, kıskançlığını, üzüntüsünü anlatsın. Hepimiz zaman zaman farklı duygular yaşayabiliriz. Onları, olumsuz duygularından dolayı ayıplamadan ve yargılamadan sadece dinleyelim ki duyup anlayabilelim.
Dinlemek zor bir iştir. Öğrenilmesi gereken ve öğrenilebilen bir davranıştır. Öncelikle sabırlı olmak ve mevcut durumdan en çok rahatsız olan kişiyi ön yargısız bir şekilde dinlemek gerekir. Ayrıca bazen çok öfkeli olduğumuzu hissettiğimiz durumlarda, sorunu o an çözme telaşına kapılmadan, konuyu veya mekanı değiştirmek de çok önemlidir.
Bir diğer kural, sınırları iyi belirlemektir. Her ailede kurallar ve sınırlar olmalıdır. Çocuklarımıza ailemizin sınırlarını anlaşılır bir dille ifade etmek gerekir. Bu çocuklar için de çok güvenli ve faydalıdır. Sınırları belli olan bir çocuk kendini güvende hisseder. Küçük yaştan itibaren ailenin tutarlı ve taviz vermediği kuralları olursa, çocuklar sınırlarını bilirler ve ailelerinin nereye kadar esneyeceğini bilip ona göre hareket ederler. Sınırları, çocuklarımıza öğretmemiz onların da hayatlarını kolaylaştıracaktır. Çocuklarımıza sınır koyarken dikkat etmemiz gereken nokta, ailede herkesin bir sınırı olduğunu somut bir şekilde ifade etmektir. Çocuk tek kendisinin değil, anne ve babasının da sınırları olduğunu bilmelidir.
Çocuklarımız ve kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şey ise olumlu geri bildirim vermektir. Olumlu geri bildirim, gerçekten beğendiğimiz bir davranışı fark etmek ve dile getirmektir. “Bu sınava çok gayretle hazırlandın çok çaba gösterdin, aferin”, “Yemek nefis olmuş eline sağlık” gibi gördüğümüz güzel davranışları da belirtelim ki çocuklarımız onlarda neleri beğendiğimizi de bilsinler ve o güzel davranışları pekişsin.
Problemi çözmek için izleyebileceğimiz basamaklar şöyledir:
- Sorunu belirleyin.
- Hedefleri tanımlayın.
- Beyin fırtınası yapın.
- Alternatifleri değerlendirin.
- Çözümü seçin.
- Seçilen çözümü aktif bir şekilde uygulayın.
- Değerlendirme yapın.
Öncelikli olarak problemin kaynağı bulunmalıdır ve bireyler bu konuda duygu ve düşüncelerini ifade etmelidir. Sorun öğrenildikten sonra akla gelen çözüm önerileri sıralanmalıdır. Bu çözüm önerilerini iyi ya da kötü, mümkün veya değil gibi süzgeçlerden geçirmeden ortaya koymak gerekir. Önemli olan problemle ilgili çok sayıda çözüm yolunu bir liste halinde ifade etmektir. Daha sonra her çözüm yolu derinlemesine konuşulup, ailenin her ferdi için ne ifade ettiği tartışılır. Bu aşamada kişilerin düşüncelerini dürüstçe ifade etmeleri önemlidir. Bütün çözüm yolları değerlendirildikten sonra ailenin tüm fertlerini en çok tatmin eden çözüm yoluna karar vermek gerekir. Bu aşamaya geldikten sonra çözümün ne anlama geldiği bir kez daha ailenin tüm üyeleri tarafından ifade edilir.
Karara varılan çözüm yolunun ayrıntıları da konuşulmalıdır. Burada ayrıntıdan kast edilen çözüm yolu uygulamaya konulduğunda bireyler tarafından yapılacak uyarlamalar ve ayarlamalardır. Çözüm bir planlama gerektiriyorsa hemen planlama yapılmalıdır.
Son olarak bir çözümün gerçekten işe yaradığını denemeden anlamak güçtür. Bu yüzden çözümü bir süre denedikten sonra tekrar bir araya gelip üstünde konuşmak gerekebilir. Böyle bir durumda çözüm tarzında bazı değişiklikler önerilebilir. Önemli olan sorunun altında ezilmek yerine tüm bireyleri hoşnut edene kadar en yapıcı çözüm yolunu bulmaktır.