Özel Eğitim Öğretmeni
Tuğçe Özmert
Toplumsal engellilik modeli (veya Sosyal Engellilik modeli) engellilik halinin fiziksel ve zihinsel farklılıklarından doğan normatif bir durum değil, bu farklılıkları gözetmeyi başaramamış toplumun yarattığı sosyal bir başarısızlık olarak açıklayan bir yaklaşımdır. Bu modele göre sistemik bariyerler, önyargılar ve kasti veya istemsiz sosyal ayrım bazı zayıflıkları bulunan insanların topluma istedikleri şekilde katılmasına engel olmaktadır. Toplumsal engellilik modeli baskın olan tıbbi engellilik modeliyle ayrışır.
Tıbbi modele göre insan vücudu işlevselliği belirli bir normatif skala üzerinden ölçülebilen bir makinedir. Bu skalaya uyumsuz olan insanlar da engelli olarak nitelendirilirler.
Toplumsal model fiziksel, duygusal, zihinsel ve psikolojik farklılıkların kişiler için zayıflık ve işlevsel kısıtlama yaratacağını kabul etmekle birlikte bunların engelliliğe sebep olmadığını, bir insanı engelli yapan şeyin bu farklılıklara rağmen tek bir tip ‘normal’ insan için tasarlanmış toplum olduğunu söyler.
Toplumsal engellilik modeli engellilik ve zayıflık arasındaki farktan yola çıkar. Bu modele zayıflık ile işlevsel kısıtlamalar kast edilir; nefes alma veya yürüyememe gibi. Bu zayıflıkları olan insanların ihtiyaçları gözetilmeden yaratılan toplumsal kısıtlamalarsa engellilik olarak adlandırılır.
Basit bir örnek; merdiven çıkamayan bir insan; tıbbi model bu kişiyi merdiveni çıkar hale getirmeye odaklanır.
Sosyal model ise merdivenleri ortadan kaldırıp yerine rampa koyar, merdiven çıkma gereğini ortadan kaldırmak için uğraşır.
Sosyal modele göre kişi hala merdiven çıkamama zayıflığına sahip ancak bu zayıflık bir engel değildir. Çünkü kişi gitmesi gereken yere merdiven olmadan ulaşabilir.
Mike Oliver’ın ‘zayıflıkları olan insanları engelli kılan toplumdur. Engellilik, gereksiz yere izole edilmemiz ve topluma tam katılımdan dışlanmamız suretiyle bize zayıflıklarımızın üstüne empoze edilen bir haldir.’ sözünün üzerinden 47 yıl geçmiş bir çok ülkede ön görülerek engellileri, engelsiz çevre düzenlemeleriyle topluma kazandırmayı amaçladıklarını sözleriyle ve icraatlarıyla gözlemlemekteyiz.
Ülkemizdeki engelli bireylerin desteklenmesi ve topluma kazandırılma arzusu sadece bayramdan bayrama gündeme geldiğinden halen net icraatlar görememekteyiz.
Özel gereksinimi olan bireylerin devlet eliyle eğitim verilerek topluma kazandırılması ve çevresel düzenlemelerin yukarda bahsedilen sosyal modeldeki gibi düzenlenerek kişilerin engelsizleştirilerek topluma kazandırılması hayal olduğu gibi, günümüz koşullarında ebeveynlerin çocuklarına verebilecekleri imkan dahilinde topluma kazandırılması yokuşa sürülmektedir.
Özel bir gün değilse topluma karışan bir engelli birey görüyor muyuz? Ya da topluma karışan engelli bireylere ne kadar hazırız? Onları bakışlarımızla rahatsız etmemeye hazır mıyız? Bunlara hazır olmadığımız bireylerin haftasını kutlayıp coşkuyla farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
Toplumsal olarak yeterince olmasa da bilinçleniyor veya kendimizce farklılıklara saygı duyuyoruz. Peki onlar için ne yapıyoruz? Ne kadar engelsiziz?
- 10 Mayıs Engelliler Haftası Açılışı
- 11 Mayıs Görmeyenler Günü
- 12 Mayıs İşitme ve Konuşma Kusurları Günü
- 13 Mayıs Ortopedik Engelliler Günü
- 14 Mayıs Zeka Ve Ruhsal Engelliler Günü
- 15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç çocuklar günü
- 16 Mayıs Engelliler Haftasına Genel Bakış
Peki 17 Mayıs ve sonrası? Önüne engeller koyduğumuz bireyleri bu engelleri aşamadığı için yargılayamayız …
Engelsiz günlerimiz olsun sevgili okurlarımız.