Uzman Diyetisyen
Selen Teksoy Tamel
Bu başlıkla aslında durumun ciddiyetine vurgu yapmak istedim.
Evet geçmişte de vardı.
Gün geçtikçe ve insanoğlu “modernleştikçe” (tırnak içinde yazdım çünkü bana göre modernleşme kelimesi aslında çok fazla anlam içinde barındırır ve her ne olursa da bunu öne sürerek bazı sıkıntılardan sıyrılmaya bazılarını da bu kelime ile birlikte yüceltmeye çalışıyoruz gibi geliyor.) hem eski değerlerimizi hem de güzelim sağlıklı yaşam alışkanlıklarımızı kaybediyoruz.
Evet değişim ve gelişim şart ve bu bizim gelişmişlik seviyemizi belirliyor ancak bunu yaparken kendimizi unutmamalıyız. Bu değişimi ne kadar emin adımlarla yaparsak ve ne kadar özümseyerek gidersek gelecekte karşılaşacağımız problemlerimizi de o kadar minimuma indirmiş oluruz.
Geçmişten günümüze çığ gibi büyüyen ve çocukluk çağındaki problemlerin de başında gelen problemimiz OBEZİTE.
Obezite ve fazla kilolu olma hali, sağlık için risk oluşturan aşırı yağ birikimi olarak tanımlanabilir.
Fazla kilolu ve obez çocukların yetişkinlikte obez olma ve genç yaşta diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi bulaşıcı olmayan, beslenme ilişkili hastalıkları geliştirme olasılığının daha yüksek olduğu biliniyor. Bu durum bize sağlıklı nesil yetiştirmenin yolunun ise çocukluk çağında yaşanan beslenme problemlerinin önüne geçmekte olduğunu söylemektedir. Aslında çözümü basit gibi görünse de oldukça karmaşık ve birçok sebep-sonuç ilişkilerini de içinde barındırır.
Çocukluk çağı obezitesi, 21. yüzyılın en ciddi halk sağlığı sorunlarından birini oluşturuyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya genelinde 5 yaşın altında 38 milyon fazla kilolu veya obez çocuk olduğunu bildiriyor.
Ayrıca bir diğer önemli bilgiyi de bunun yanına ilave edecek olursak ki bu da “yetişkinlerde görülen obezite çoğunlukla çocukluk dönemindeki beslenme alışkanlıklarına dayanmaktadır.” Artık buna daha da geç olmadan dur dememiz gerekmektedir. Sizce de öyle değil midir?
En başta en önemli noktanın eğitim olduğunu söylemek gerekmektedir.
Küçük yaşta başlayan eğitim ile doğru beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını öğretmiş olmak gelecekte daha sağlıklı bir neslin temellerini atmak demektir.
Daha önce beslenme okuryazarlığı diye bir terim duydunuz mu? beslenme okuryazarlığı insanların temel beslenme bilgilerini edinme ve uygun beslenme kararları almak için gerekli araçları anlama ve kullanma yeteneğine sahip olma derecesidir.
Beslenme okuryazarlığının artırılması gelecekte yaşanacak beslenme ile ilgili hastalıkların minimum seviyede olmasını sağlamaktadır.
Eğitim şart dedik tamam da nereden başlamak lazım diye düşünecek olursak başta problemlerin ana kaynaklarına bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Gelin birkaç tanesine birlikte göz atalım.
Hızlı hazır gıdalar;
Artık hayatımıza çok fazla dahil olmuş bir durum “alo… gelsin” bu bazen çok pratik olduğundan bazen de sevilmeyen bir yemek olduğundan kaynaklı olabilir. Ancak şu bir gerçek ki tatları da alışkanlık haline geliyor ve zaman içerisinde eskiden yediğimiz bir yemekte bile “Bugün bu yemeği canım çekmedi bu seferlik yemeyip çağıralım” şekline dönüşüyor.
Bu problemin büyüme sebeplerinin başında ebeveynlerin biraz fazla toleranslı olmasından kaynaklı bazen de sorun aslında ebeveynin ta kendisi olabiliyor.
Unutmayalım ki çocuklarımız ebeveynleri örnek alırlar. Ve ebeveyn ne yaparsa çocuklar onu doğru kabul eder ve bunu hafızaya alır. Bu birçok konuda olduğu gibi beslenme konusunda da aynı şekildedir.
Teknoloji canavarı;
Teknolojik cihazları hayatımızın merkezine aldık ve öyle ki onlarsız zaman geçmiyor, hayat geçmiyor gibi hissediyoruz.
Çağımız teknoloji çağı ve sürekli bir değişim ve gelişim içerisinde ancak teknolojiyi iyi yönde kullanmayı ve dozunu ayarlamayı yapabilmemiz gerekmektedir.
Cep telefonları, bilgisayarlar, tabletler vs. kullanırken gerek karşılaştığımız reklamlar gerekse yemek videoları iştahın bam teline basmakta ve iştahı artırarak yemek yemeği artırmakta hem de hareketimizi azalttığından kilo ve sağlık problemlerini tetiklemektedir.
Koş-koş-koş;
Bu yazıyı yazarken aklıma ilk gelen şey çocukluğumda sokaklarda oynadığımız oyunlar oldu. (beş taş, milo (yakan top), saklanbaç ve daha niceleri).
Aslında bu oyunlar hem beden sağlığımızı olumlu yönde etkilemekteydi hem de bizleri daha sosyal yapmaktaydı.
Dünya sağlık örgütünün açıklamasına göre çocuklarımızın günde 60 dakika fiziksel aktivite yapması gerekmektedir. Okul sonrası en başta sağlıkları için yapılması gereken fiziksel aktiviteye yönlendirmek hatta onlarla beraber yapmak büyük önem taşımaktadır. “Örnek olmak önemli”
Rek-lam-lar;
Evet bir üstte teknolojik cihazlardan bahsettik. (tv, tablet, bilgisayar…) buralarda çıkan o kadar çok yemek reklamı var ki hiç iştahı olmayan bir çocuğun bile iştahının kabarmasına sebep olabilir. Bu da bir süre sonra aç olmasalar bile yeme isteğini getirir. Bu durum kısır döngüye sokabilir ve artık tokluk sinyali alınamayabilir.
Bunlar başı çeken problemlerdir. Bu çevresel etkenlerin dışında çocuklarda genetik olarak da obeziteye yatkınlık olabilir ama sağlıklı beslenme ile bu durumu değiştirmek ailelerin ve çocukların elindedir.
Erken yaşlarda sağlıklı beslenmek geleceğe yapılan en büyük yatırımdır!