Büyük Mücadele

Anna Kibelana

 

Çok uzak bir memlekette dağlık bir alana kurulmuş küçük bir köy varmış. Bu köyde on aile yaşarmış. Bu aileler birbirlerine çok bağlıymış. Yaz, kış babalar ava gider ihtiyaçları kadar hayvan avlarmış.

 

Mevsimlerden kışmış ve köydekilerin yiyeceği azalmış. Av zamanı gelmiş. Babalar birkaç gün sürecek av için köyden ayrılmış.

Av, her zamanki gibi başlamış ama bu defa babalar av bölgelerinde yeterince av bulamamış ve daha önce gitmedikleri uzak bölgelere kadar gitmek zorunda kalmışlar. Birkaç gün olarak hesaplanan av düşündüklerinden uzun sürmüş.

 

Babalar av peşindeyken anne ve çocuklar da evlerinde onları bekliyormuş. Bekleyenler arasında dört yaşlarında bir erkek çocuk da varmış. Zavallı çocuk babası gittikten bir gün sonra hastalanmış.  Annesine gidip “Karnım çok ağrıyor!” demiş. Bunun üzerine annesi “Üşüttün galiba, hemen yatağına yat, üzerini güzelce ört, birazdan yanına geleceğim.” demiş.

 

Çocuk annesinin sözünü dinlemiş, yatmış. Annesi sobada ısıttığı bir taşı havluya sarıp getirmiş çocuğun ayaklarına doğru koymuş. Sıcacık bir çorba içirmiş. Sonra da yanına oturup başını okşamış. Çocuk ağrıları azalınca uykuya dalıvermiş.

 

O akşam köydekiler onların evine gelmiş. Anne yaşananları anlatınca herkes aynı şeyi tekrarlamış: “Üşütmüş olmalı!”

 

Ertesi sabah çocuk iyiymiş, arkadaşlarıyla oynamaya çıkmış. O gün akşam çocuk annesine: “Midem bulanıyor.” demiş. Annesi “Hemen yatağına yat, üzerini ört.” demiş. Yine aynı hastalık çocuğa saldırıyormuş. Ama çocuk hemen yatmış, nane limon çayını içince rahatlamış. Sabah uyandığında kendini iyi hissediyormuş. Bütün gün arkadaşlarıyla oynamış.

 

Babalar geciktikçe köydekiler endişelenmeye başlamış. Diğer çocuklar babalarının gelmesini beklerken bu çocuk hem babasını bekliyor hem de bu çok güçlü ve inatçı hastalıkla mücadele ediyormuş. Bu hastalığın adı “üşütmekmiş”.

 

Bazı günler karnı ağrımış. Bazen midesi bulanmış. Ama bu çocuk en az bu hastalık kadar güçlüymüş.

 

Hastalık gelince yatağına yatmış, üzerini örtmüş, annesinin getirdiği şifalı sıcacık çayı, çorbayı içmiş, iyileşmiş, hastalığı yenmiş. Hiçbir hastalık yenilmez değilmiş.

 

Babalar sonunda elleri yiyeceklerle dolu olarak dönmüşler. Köyü büyük bir sevinç kaplamış. Aileler yine bir aradaymış.

 

Bizim kahraman çocuk babasına onun yokluğunda inatçı ve zor bir hastalık olan “üşütme” ile nasıl mücadele ettiğini anlatmış. Babası kahkahalarla dinlemiş. Çocuğun hastalığa karşı verdiği mücadele babasının ve diğer babaların av macerasından daha büyük ve daha zormuş.

 

Gökten üç kahkaha düşmüş. Çocukların olduğu evlere, parklara ve sınıflara…