Eğitim Uzmanı ve Danışmanı
Ayşe Hunat Öztoprak
Ailemiz Dergisi için beşinci akademik yıla başlangıç yazımı yazdım geçtiğimiz ay. Konu eğitim olunca bahsedilecekler sınırsız, ancak ben sizlerin düşüncelerini, sorularını merak ediyorum. Instagram @campcyprus hesabımdan beni yönlendiren sizlerin, görüşleri doğrultusunda yazmaya gayret gösterdim hep ve öyle de yapmaya devam etmeyi planlıyorum. Bana yazın.
Geçmişte, eğitimde yoga ve bilinçli farkındalık (mindfulness), alternatif eğitim yaklaşımları, öğrenim stratejileri, özel gün ve haftaları konu aldığım yazı serilerim oldu (geçmiş sayılardan bahsi geçen makalelere erişim sağlanabilir).
Aile—öğrenci ilişkisi ve davranışlarına bir eğitimci olarak bakmaya çalıştığım yazılarımda, bağımlılığa, rutinlere, yaz okullarına, pandemi sürecinde eğitimin evrilişine ve yaşam boyu eğitime değindim.
Tüm yazılarımın içeriklerine kendi ebeveynliğim, arkadaşlarımın çocukları ile yaşadıkları, okullarda öğretmen arkadaşlarımın deneyimleri veya kendi akademik gelişimim ilham oldu. Okumakta olduğunuz bu satırları ise bir anne olarak, kendim için yazıyorum.
Bu sene kızım, üniversite eğitimi için adadan ayrıldı ve kendimi farklı bir yerde buldum.
Doğum öncesi yaşantıya dönüş yapmakla artık genç olmamak arasında bir yerde. Geride kalan 23 yıllık profesyonel eğitim hayatıma ek annelikten bir nebze emekliye ayrıldığım bir konumda. Bu nedenle bu ayki yazımda şimdi ne olacağı üzerinde durmak istiyorum.
Çocuklar üniversiteye gittiğinde ne olur?
Derin’in evden ayrıldığı o güne kadar farklı bir hayata adım atmak üzere olduğumu kavrayamadım. Bir anda bütün kahvaltı hazırlıkları, haftaya başlangıç, sabahları okula bırakma veya akşamları alma gibi yükümlülüklerim bitti. Okullar başlayıp yeni yılın akademik takvimini almadığımda bir burukluk çöktü.
Özgürlük zannedenleriniz olabilir okurken yazdıklarımı ama sanırım daha çok hayatımın bir sonraki aşamasına adım atmakta yaşadığım duygusal bir süreç.
Bu ayki yazımı, benim gibi, biricik yavrularını üniversiteye yollayan ve velilik görevlerinden feragat etmiş olan annedaşlarıma adıyorum.
Benlik, uzaklaşmayla başlar ve aşk bırakmakla kanıtlanır..
Empty Nest – Boş Yuva Sendromu, çocuklar evden ayrılıp kendi kanatlarını açtıklarında ebeveynler tarafından yaşanılan hüzünlü ve zaman zaman depresif ruh hali olarak tanımlanıyor ancak evdeki yüksek sessizliğin ötesinde bir durum.
Merkezinde çocukların olduğu yaşantının ortasına kendinizi koymakla alakalı. Kendi hayatınızı yeni baştan düşündüğünüz ve tüm evin sadece size kalmasını istediğiniz o zamana sahip olmakla ilişkili.
Özde, özgürlüğünüzün farkına varmak ve hep yapmak istediklerinize zaman ayırabilecek durumda olma hali. Hobi edinmek, girişimlerde bulunmak kulağa hoş geliyor ama ayakkabını yanlış ayağa giymişsin gibi bir his bırakıyor bende.
Boş Yuva sadece giden çocuklarla ilgili değil fakat yeni gelen seni karşılamakla da alakalı.
Peki neden iyi bir tat bırakmıyor ağızda? Kendinizi meşgul edecek uğraşlar bulacaksınız diyor uzmanlar ama ya geri kalan o uzun akşamlar veya hafta sonları? Boş Yuvadan sonraki boşluk ile ne yapacağız? Yıllarca oturtmaya çalıştığınız ve başarılı olduğunuz evin ritmi bir anda durduğunda.. yeni bir akış yakalamanın vakti geldi mi demek?
Meditasyon burada da yardıma koşuyor. Nefes alıp vermek yoğun duygu iniş çıkışlarında olduğunuzu düşündüğünüzde yardımınıza yetişiyor.
Yalnızlıktan çok hayatınızı şekillendirme fırsatı yakaladığınızın bilincine ermek tek yol gibi. İstediğiniz yaşantıyı görselleştirin ve kendinizi dingin hissedinceye kadar nefes alıp vermeye devam edin.
Genç yetişkininizi üniversiteye yollamak aslında ebeveynliğinizin başarısı, onları hayata hazırlamış olduğunuzun göstergesi.
Tüm bunları biliyorum, kendi kendime söylüyorum ama duygularım karışık;
‘Gurur duyuyorum çocuğumla! Çok akıllı maşallah, herhalde benden aldı aklını!’
Gururla dolup taşıyoruz! Onca saat yardımcı olduğumuz ödevlerin karşılığını aldık sonunda. Sınavları iyi geçti ve üniversiteye girdiler, içten içe bizim de başarımız olduğunu biliyoruz. Çalışkan, aklı başında, sorumluluk sahibi bireyler yetiştirdik.
‘Harika!.. Kendime vakit ayırabileceğim artık!’
Gencimiz evde olmadığına göre artık birbirimize veya sadece kendimize, özlemini duyduğumuz o yetişkin vaktini ayırabileceğiz. Şoför, temizlikçi, aşçı veya banka görevi görmekten istifa edebiliriz!
‘Bir dakika, halen bebeğim o benim..’
Nasıl kendine bakabilir ki? En son makarna yaptığında bile tencerenin dibine yapıştırdı makarnaları. Ay sonuna kadar yetiştirebilecek mi parasını? Kendini programlayabilecek mi acaba?
‘Gelecek heyecan verici’
An an yakalandığınız panik duygusunu nefesle yatıştırdığınızda çocuğunuzun artık genç bir yetişkin olduğunun farkına varacaksınız ve yeni bir hayata başlamak üzere olduğunun heyecanını yaşayacaksınız. Geldikleri noktaya gelmelerinde elinizden gelenin en iyisini yaptınız. Güle güle demek güç olacak ama bağımsız bireyler olarak yaşamlarını kurma becerisine sahip olmaları ve yaratacakları hayat sizi heyecanlandıracak. Hayallerinin peşinden gitmeleri için onları teşvik edecek oluşunuz doygunluk hissi verecek.. diyor okuduklarım.
Önemli bir sona geldiğimizin farkındayım ama belki bir sondan çok ayar yapma vakti bizim için. Aile dinamiklerimizi yeniden kurma, günlük yaşantımızı tekrar programlama ve yeni alışkanlıklar edinme zamanı.
Her ay Ailemiz Dergisi için yazmaya devam edeceğim. Üniversitedeki çalışmalarımı derinleştireceğim ve biliyorum yeni heyecanlar kapımı çalacak. İlk defa yaşamıyorum buna benzer duyguları. Vefatlar ve ayrılıklar hep yeni başlangıçları, yeni düzenleri getirdi beraberinde.
Tüm çocuklarımıza, geriye dönüp baktıklarında, aldıkları kararların kendilerini taşıdığı yerlerden mutlu olacağı bir yaşantı diliyorum. Bunu verdiğimizi umuyorum.
Sevgilerimle…