Minik Mavi Servi

Anna Kibelana

Bir varmış bir yokmuş mavi servi ormanında minik bir servi yaşarmış.

 

Bir nehrin kenarında sıralanan servilerin en önemli özellikleri dik duruşları ve uzun boylarıymış. Minik mavi servi diğerleri gibi uzun değilmiş. Onlar gibi uzakları göremiyor, gökyüzüne yaklaşıp bulutlarla sohbet edemiyormuş. Kendini çok şanssız hissediyor, sık sık ağlayıp halinden şikâyet ediyormuş.

 

Nehir, şimdiye kadar etrafındaki hiçbir ağaçla konuşmamış. Ama sürekli mutsuz ve şikâyetçi mavi serviye acımış. Onunla konuşmaya karar vermiş. “Merhaba küçük servi, nasılsın?” demiş nehir.

 

Servi şaşırmış “Sen de kimsin?” demiş.

 

Nehir, “Ben nehir, sana arkadaşlık etmek istiyorum.” demiş. Minik servi dertlerini anlatacak bir arkadaş bulmuş. Başlamış anlatmaya.

 

“Ben bu uzun servilerin arasında yalnızım. Ne bulutlarla ne de güneş ve ayla konuşabiliyorum. Uzun serviler kendi aralarında sohbet ediyor, gülüşüyorlar. Ben onları duyuyorum ama söylediklerini anlayamıyorum. Bu dünyada benden mutsuz kimse olamaz.” demiş.

 

Bu sözleri söyleyen servi ağlamaya başlamış. Nehir “Sevgili servi, yalnızlık zordur. Seni anlıyorum. Ama çaresiz dert yoktur.” demiş.

 

“Ben artık yalnızlıktan çok sıkıldım. Tıpkı diğerleri gibi olmak istiyorum.” demiş servi.

 

Nehir “Biliyor musun, sen şimdilik küçük bir servisin. Ama sen de diğerleri gibi uzayacak ve onlar kadar olacaksın. Dik duruşun ve uzun boyunla buralara güzellik katacaksın. O zaman, istediğinle sohbet edersin, güler, eğlenirsin.” demiş.

 

“Ben böyle kısa kalmayacak mıyım?” diye sormuş minik servi.

 

“Sen o uzun servilerin hep öyle uzun olduklarını mı sanıyordun? Onlar da senin gibiydi. Zamanla uzadılar. Sen de yavaş yavaş büyüyorsun.” demiş.

 

“Yavaş büyümek, yalnız olmak istemiyorum ben artık.” demiş servi.

 

Nehir “Tamam, üzülme yalnız değilsin! İstersen diğerleri kadar oluncaya dek ben sana arkadaşlık ederim. Hem seni kendi arkadaşlarımla da tanıştırırım. Hiç yalnız kalmazsın. Anlaştık mı?” demiş.

 

O günden sonra nehir ve servi iki dost olmuş. Nehir serviyi balıklarla, köstebek ve solucanlarla tanıştırmış. Servi şimdi mutluymuş.

 

Bir gece servi “Nasıl hep mutlu oluyorsun?” diye sormuş nehre. Nehir “ Sahip olduklarımın farkında olarak…”demiş.

 

Yıllar hızla geçmiş. Minik servi, upuzun bir servi olmuş. Gökyüzünü, güneşi görebilmiş. Diğer servilerle sohbet edebilmiş. Nehir, serviye verdiği söze sadık kalmış. Onu büyüyene kadar hiç yalnız bırakmamış.

 

Gökten üç küçük, mavi servi düşmüş. Biri ağaçsız bahçeye, biri verdiği sözleri tutana, diğeri de kalbi kırık bir serçeye…..