Psikolojik Danışman
Verda Gülçür
Hemen hemen hangi aileye sorarsanız “Canımı istese veririm” dediği en değerli varlıkları çocuklarıdır.
Çocuğumuza değer vermek, sevgi ve ilgi göstermek, onun özgüvenine ve gelişimine önemli ölçüde katkıda bulunur. Ancak her şeyin aşırısında olduğu gibi ilgi ve sevgiyi abartmak çocuğumuza zarar verecektir.
Her bireyin en üst hedefi “kendini gerçekleştirme” dir. Peki “kendini gerçekleştirme nedir? Kişinin yiyecek, barınma, sevme sevilme, ait olma ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendi kendine kimseye ihtiyaç duymadan hayatını idame ettirebilmesidir.
Ancak “Aşırı Koruyucu Aile” tipine sahip çocuklarımızın kendini gerçekleştirme aşamasında zorluklar yaşadığını gözlemlemekteyiz.
Okul Hayatı
Çocuğumuza eğitim öğretim hayatında destekleyici davranmak gelişmesine yardımcı olurken, bütün sorumluluğu üzerimize almak çocuğumuzu ileriye götürmek yerine gerilemesine sebep olmaktadır.
Örneğin ödevlerini kontrol etmek yerine, ödevlerini yapmak, nasıl araştırma yapması gerektiğini öğretmek yerine onun yerine biz araştırıp hazır bir şekilde önüne koymak, sorumluluklarını yerine getirmediği zaman öğretmeniyle gerekli yaptırımı almasını sağlamak yerine öğretmeniyle yaptırım almaması için konuşarak çocuğumuzu kurtardığımızı sanmak, ona yardım etmek değil zarar vermek olur. İleride iş hayatında da başarısızlıklar yaşamasına, hayatında verimli olamamasına sebep olur. Bu yüzden destekleyici davranmalı ancak yapması gereken sorumlulukları üstlenmemeliyiz.
Ev İçi Davranışlarımız
Çocuğumuza ev içinde küçük görevler vermek hem sorumluluk bilincinin gelişmesini sağlar hem de kendini ait hissetme duygusunu geliştirir.
Çocuğumuzun yaş grubuna göre ona ev içerisinde vereceğimiz görevler (dolu çöpü atma, bulaşıkları yerleştirme, evin genel temizliğine yardımcı olma) hem ilerdeki yaşlarda kendi kendine yetmesine hem de toplum tarafından dışlanmasını önlemeye yardımcı olacaktır.
Ev arkadaşı olduğu zaman uyum sağlaması kolaylaşacak, evlendiği zaman bu konularda sorun yaşamamasına neden olacaktır. Ev içerisinde hiçbir sorumluluğu olmayan birey aynı davranışı ileride ev arkadaşıyla, eşiyle yaşadığı ortamda da gösterir, bu davranış biçimi kendisine doğal gelirken karşısındaki insanlara sorumsuzca geleceğinden sürekli tekrarlanan tartışmalar olması kaçınılmazdır.
Ancak ev ortamından bahsetmişken bunu da vurgulamakta yarar göreceğim ki; özellikle ergenlik çağına geldiği zaman çocuğumuzun olgunluğa doğru adım attığını unutmamalı sadece kendi odasının sorumluluğu kendisinde olmalıdır. Ergenlik çağında bir bireyin odasını karıştırma, günlüğünü okuma , özel eşyalarına müdahale son derece yanlış bir davranış olup sizden uzaklaşmasına neden olacaktır.
Arkadaş Ortamına Müdahale
Bebeklik çağından sonra çocuğumuz artık bizden değil kendi yaş grubuyla vakit geçirmekten zevk alacaktır. Bu dönemde çocuğumuzun arkadaş ilişkilerine müdahale etmemeli, iyi bir dinleyici ve ne yapacağını söyleyen değil yol gösterici aile durumunda olmamız hem çocuğumuzun bizden bir şey saklanmamasını sağlar hem de yanlış bir çevreye yönlenmesini engeller.
Örneğin 5 — 6 yaşındaki çocuğumuz arkadaşıyla tartıştığında “Ben ona kızarım”, “Annesine söylerim” demek yerine “Gel birlikte bu sorunu nasıl çözebiliriz? Düşünelim.” diyerek bunu çocuğumuzun çözmesine yardımcı olmak çocuğumuzun iletişim becerisini yükseltir. Ya da ergenlik çağında olan çocuğumuza bu arkadaşını beğenmiyorum, görüşmeni yasaklıyorum demek yerine olgun bir birey olarak karşımıza alıp sence bu arkadaşının yaptığı bu davranışların sana ileride ne zararları olur diyerek görüş alışverişinde bulunmak çok daha etkili bir yöntem olacaktır.
Aile İçerisinde Otorite Farklılıkları
Anne ve babanın ortak “evet” ve ortak “hayır” görüşlerinin olması çok önemli bir faktördür.
Boşanmış ailelerde de bu aynı şekilde devam etmeli, iletişim kopukluğu olmamalıdır.
Genel olarak yapılan hataların başında çocukla birlikte ortak olarak anne ya da babadan sır saklamak gelmektedir. Annen duyarsa çok kızar, baban duyarsa çok kızar kelimeleriyle de bu durumu pekiştirerek çocuğumuza ebeveynlerden biri için uygun olmayan davranışı, diğer ebeveyne yaptırabileceğini öğretmiş oluruz. Sonrasında da çocuğu kontrol etmemiz zorlaşır bu durumu daha da geliştirerek yaşı büyüdükçe iki ebeveynden de gizli olarak arkadaşlarıyla birlikte gizlice hareket etmeye başlar, bunu doğal bir davranış olarak algılar.
Bunun yanında sadece anne ve babanın ortak kararları dışında büyükannelerin ve büyükbabaların da bizim koyduğumuz kurallara saygı göstermesi, çocuğumuzun önünde bizi azarlaması, bizim hayır dediğimiz bir durumda ben torunuma izin veriyorum şeklinde bir davranışa müsaade etmek kesinlikle uygun olmayacaktır.
Maddi ve Manevi Ödüller:
Maddi durumumuz ne kadar iyi olursa olsun sürekli alınan hediyeler, her istediğinin yerine getirilmesi çocuğumuzu zamanla doyumsuz ve sonrasında da her şeyden çok kısa süre zevk alan bir birey haline getirir.
Oyuncağıyla 5 dakika oynuyor, sıkılıyor cümlelerini duymaya başlıyoruz. Bunun yerine manevi ödüllerimizi de çoğaltmalı (sarılma, takdir etme, tebrik etme….) ve alınan maddi ödülleri de paylaşmayı öğretmeliyiz.
Örneğin yeni bir oyuncak alınacağında eski oyuncaklarından iyi durumda olanlardan birkaçını kimsesiz çocuklara bağışlama gibi. Bu davranış onun hem paylaşma duygusunu arttırır hem de hep kendinden daha iyi durumda olanı değil olanaksızlıklara sahip olan çocukları da görmesini sağlar. Her olanağa sahip bir çocuk yetişkin bir birey olduğu zaman bir amaç için savaşmayacağından kazandıklarıyla da mutlu bir birey olamaz.
Her zaman her şey kararınca olması gerektiği gibi çocuklarımıza olan sonsuz sevgimizi de ona zarar vermeyecek şekilde göstermeliyiz.