Gelişim Psikoloğu
Hatice Özoğulöz
Aşırı korumacı – helikopter ebeveyn stili nedir?
Orta okulda bir resim yarışması kazandım. Fakat, aslında hiç güzel resim yapamam ve resim öğretmenim, çizdiğimiz her resmi 10 puan olarak değerlendirecekti. Neredeyse resimden sınıfta kalacaktım.
O sırada, annem yetişti. Bana resim çizmeyi öğretmedi. Ders de aldırmadı. O an aklına gelen en mantıklı şeyi yaptı. Her zaman yapmaya alışık olduğu bir şeyi; sorumluluğumu aldı. Benim için resimler çizdi, boyadı. Resim notumu kurtardı. Ben sınıfta kalmadım; hatta ödül aldım. O gün için çok pratik ve işlevsel bir çözümdü, benim de işime geldi. Hiç zorluk yaşamak zorunda kalmadım.
Annem, beni çok seviyordu ve resim için üzülmemi istemedi. Ama bu gün resim çiz deseniz; çizmeyi denemem bile. Size bunun bana göre olmadığını söylerim.
Etrafımıza bakarsak, bu örneğin ne kadar çoğaltılabileceğini görürüz.
- ‘Odasını toplamak istemiyor’, ben hallederim 2 dakikada. ‘Arkadaşı ile kavga etti, ağladı’. Ona çok istediği oyuncağı alalım. Ağlamasın, üzülmesin. ‘Sen çalış, okuluna git çocuğum, ben senin için gereken her şeyi yaparım, sen oku, yorulma’ diyerek; evde hiç sorumluluk vermeyerek. “Aman ona dokunma, dur yapma. Sokakta oynama, dikkatli ol”.
- Acaba arkadaş edinebilecek mi? Kendini koruyabilecek mi? Ya ona zarar verirlerse? Ya başına kötü bir şey gelirse?
Korumacı olmayı abartılı bir şekilde yapan ailelerden bahsediyorum bu yazıda. Bu ailelerin ortak özellikleri; hepsi, çocuklarını fiziksel ve duygusal olarak bir zarar gelmeyeceğinden emin olmaya çalışır. Zarardan, acıdan, mutsuzluktan, kötü deneyimlerden, reddedilmekten, başarısızlıktan ve hayal kırıklığından korumak isterler. Bunu da; sürekli gözetim ve kısıtlamalarla, çocuğun bulunduğu çevreyi, davranışlarını, arkadaşlarını kontrol etmek isterler, çocuğun günlük hayatına, seçim yapmasına müdahale ederler.
Dolaylı olarak, güvenlik ve bağlılığın; keşfetmekten ve kendi kendine karar vermekten önemli olduğunu öğretirler ve çocukları için en iyisini bildiklerini her fırsatta çocuklarına hatırlatırlar.
Esas amaç çocuğu korumak ve güvende tutmaktır. Böylece, çocuk için altından güzel bir kafes inşa ederler. Bu kafes onları tehlikeden korur, evet ama büyüdükleri zaman kendi kanatları ile uçmak ve kafesten çıkmak için isteksiz olurlar. Çünkü, gerçek hayatın zorlukları ile hiç karşılaşmadıkları için sorunlarla başa çıkma becerileri gelişmemiştir.
- ‘Bir yavru kuş yumurtadan çıkmadan hemen önce onun yerine yumurtanın kabuğunu kırarsanız, kuşun öleceğini söylerler. Kuş yumurtadan dış dünyaya kendi kuvvetini kullanarak çıkmalıdır. Bu mücadeleci çözüm kuşu güçlendirir ve hayata hazırlar, hayatta kalmasını sağlar. Bu sorumluluğu kuştan alırsak kuş ölür.’ (Sınırlar kitabından)
- İnsanlarda böyle yaratılmıştır. Eğer biri bizi yumurtamızdan çıkarırsa, yani bizim yerimize işlerimizi yaparsa ve sınırlarımızı ihlal ederse bağımsız bir birey olamayız.
Korunaklı bir kafeste olduğunuzu düşünün, dışarıya çıkarsanız yeterince iyi olabilir misiniz? Kendini deneme ve kanıtlama fırsatı vermezsek, çocuk yeterli olup, olmadığını bilemez.
Helikopter ebeveyn çocuğunun biricik ve özel olduğunu ve onu çok sevdiğini, her şeyin en iyisine sahip olmasını istediğini söyler ama her şeyi kontrol etme isteklerinden dolayı, çocuğa kendini yetersiz hissettirebilir.
Çocuklar sürekli korunaklı bir ortamda oldukları için kendilerini kanıtlayamazlar. Bu durum, çocuğun kendine değer ve güven duygusunu azaltabilir. Dolayısı ile, sorunlarla mücadele edeceğine inanmaz, dayanıklı olduğunu düşünmez.
Helikopter ebeveyn kaygıyı pekiştirir. Dünyanın kötü, tehlikelerle dolu olduğunu bilir ve o kadar kaygılanır ki çocuğun zarar göreceğinden, onu korumak ister. Oraya gitme, onu yeme, o çocukla arkadaşlık etme gibi yönergelerle, bu kaygıyı zamanla çocuğa öğretir. Bu durum sosyal hayatta kaygılanmasına neden olur. Korkulabilecek ortamlardan uzak durmayı öğretir. Ve çocuk da tanımadığı, bilmediği güvenli alanının dışında olan her şeyden korkmaya başlar.
Korku ile yüzleştiğinde çocuk; anne gelip onu koruyup, rahatlatmaya çalışır. Kaygıyla başa çıkması için fırsat vermek yerine kaygıdan kaçınmayı öğretir. Bu durum, çocuğun, ‘yanında anne-baban olmasaydı, başına kötü bir şey gelecekti’ düşüncesinin pekişmesini sağlar. İleride, çocuğu kaygı bozukluğu ve depresyona daha açık hale getirebilir.
Bütün kötülüklerden uzakta büyüdüğün zaman ve bütün kararlar senin yerine alındığı zaman iki kaçınılmaz sonuç ortaya çıkar.
- Dünya gerçekten berbat olmalı.
- Ailen olmazsa bunlarla başa çıkamazsın.
Böylece hayat boyu utanç ve şüphe duygularına sahip olabilirsin veya eleştiriye onaylanmamaya karşı hassas olabilirsin. Kurallara uyduğun ve boyun eğdiğin zaman onaylanırsan ve sevilirsen; büyüdüğün zaman, tek başına karar verdiğinde suçlu hissedebilirsin.
Ebeveynin koyduğu kurallara uyduğun zaman sevildiğinde ve ebeveyne hayır deme sansın olmadığında; büyüdüğün zamanda, mutlu olmak için onay almak gerektiğini düşünürsün ve herkesi mutlu etmeye çalışırsın. ‘Hayır demek, insanları mutsuz etmek demek’ olduğu için hayır demek ve sınır çizmekte zorlanırsın. Bu da ilerde; mutsuz, hayattan tatmin olamayan, kendini savunmak için ayağa kalktığında terk edileceğinden veya onaylanmayacağından korkan biri olmana sebep olabilir.
Helikopter ebeveyn her şeyin mükemmel olmasının gerekli olduğunu söyler. Eğer olmazsa, ceza veya ilgi eksikliği ile karşılaşırız. İlgi, sevgi ve kabul, okulda mükemmel olduğumuz zaman gelir. Bu mükemmeliyetçilik ve kontrol, çocuk tarafından öğrenilir ve ilerde kontrolü kaybetmek istemez. Belirsiz hissettiği veya başarısız olma ihtimali olan işlere başlamayabilir.
Güvenli bağlanmada, ebeveyn ve çocuk arasında bağ vardır ve çocuk güvenle etrafı keşfedebilir. Annesinin yanında olduğunu bilir.
Helikopter ebeveynlik stili, çocuğun anneye güvensiz, endişeli bağlanmasına neden olur. Keşfetmek yerine ebeveynle kalırsın çünkü sadece ebeveynin yanı güvenlidir. Bu çocuklar, değişimden korkar. Dolayısı ile, ayrılıklar da zordur onlar için. Büyüdüğünde ilişkilerde de güvende hissetmeyebilir.
Kaybetmekten korkar, bu yüzden olumsuz duygularını söylemek veya göstermek zorlayıcı olabilir. İstediklerini ve gerçek kendini saklamaya çalışabilir, yalan söylemeye ve ailenin beklediği kişi olmaya çalışabilir. Çünkü, başkalarının düşünceleri o kadar önemli olur ki kendi olursa sevilmeyeceğine inanabilir.
Hayatlarının bir döneminde risk içeren davranışlar sergileyebilirler. Daha önce özgür olmadıkları için, engellendikleri davranışları denemek isteyebilirler. Kendilerini kanıtlamaya çalışırken, gerçek riski algılayamazlar. Aşırı alkol, madde kullanımı, partiler, extreme sporlar. Hayatlarının kontrolünü eline almaya çalışabilirler.
Çocuğumuzu koruyarak, öz güvenli, kendine değer veren, sevildiğini bilen ve kendi kanatlarıyla uçmak konusunda daha cesur bir çocuk yetiştirmek için, ne yapmalıyız peki?
Elbette çocuk yetiştirmenin bir reçetesi yok ve bunları yaparsak, kesin böyle olur diyemiyoruz. Fakat, rehber olabilecek birkaç öneri vermem gerekirse;
- Sıcak ve duyarlı duygusal bir bağ kurmak. Ne olursa olsun yanında olacağınızı bilmesini sağlar.
- Güvenli ortamlarda hata yapmasına izin vermek; kendi hatalarından öğrenmeyi, hata yapmanın insana ait bir özellik olduğunu ve bunu nasıl düzelteceğini öğrenmesini sağlar.
Yaşına uygun sorumluluk vermek, evin bir parçası olduğunu ve bir şeyleri başarabildiğini göstermek; bir birey olduğunu hissetmesini ve özgüvenin artmasını sağlıyor. Biz onlara güvenmezsek, yeni bir şey denemeye korkarlar. Güven olmadan özgüven olmaz. Özgüven olmadan, bireysel başarı gelmez.
Yardıma ihtiyacı olup, olmadığını sormak ve ona göre yardım etmek; sorumluluk almasına ve denemeye açık olmasını sağlar.
Çabasını görmek ve çabasını taktir etmek; çabalamanın önemini anlamasına ve başarmak istediği şeyler için mücadele etmesi gerektiği mesajını verir.
Günü planlamak, rutinler oluşturmak, sağlıklı ve tutarlı sınırlar koymak ise nerede, nasıl davranacaklarını öğrenmelerini sağlar.
Sonuç olarak, sağlıklı, mutlu, başarılı, kendini yeterli hisseden ve üretken bir çocuk yetiştirmenin basit gibi görünen ama uygulamada hiç kolay olmayan reçetesi; çocuğumuza kendi yumurtasını nasıl kırıp, çıkacağını öğretmekten geçiyor.
Hayatta her duygu var, mutluluk da, hüzün de, kaygı da… Her duygunun bir işlevi, bir anlamı var. Acı, insanı büyüten ve çok fazla bilgi öğreten bir duygu. Önemli olan hiç acı yaşamamak değil ki, bu gerçekçi de değil. Önemli olan, acı hissettiğimiz deneyimden öğrenebilmek ve yeniden başlayabilme becerisi kazanabilmektir.