Kiraz Ağacı

Ümmü Gülsüm Çinici

Bir zamanlar çok uzak ülkelerden birinde ailesiyle birlikte yaşayan küçük bir kız çocuğu varmış. Bir gün daha önce hiç gitmedikleri uzak bir şehre taşınmışlar. Evlerine yerleşip işlerini bitirince ailecek gezmeye çıkmışlar.

 

Bu gezide beş yaşlarındaki tatlı kız, ilk kez çiçek açmış kiraz ağaçlarını görmüş. Bu olağanüstü bir görüntüymüş. Kız gördüklerine hayran olmuş. Saatlerce ağaçların etrafında, altında, karşısında durmuş. Eve dönme zamanı gelince çok üzgün ayrılmış. Babasından yine oraya gideceklerine dair söz almış.

 

Babası altı gün boyunca sabah erkenden işe gitmiş. Akşama kadar çalışmış. Bu nedenle altı gün içinde kiraz ağaçlarına gidememişler. Ama sonunda sayılı gün bitmiş ve ailecek kiraz ağaçlarına gitmişler. Beyaz çiçekler dallardaymış yine. Üstelik beyaz çiçek yaprakları yerleri de kaplamaya başlamış. Her yer bembeyazmış, çok güzelmiş. Küçük kız saatlerce ağaçlarla, çiçeklerle ilgilenmiş, oynamış.

 

Yerdeki yaprakların üzerine yatmış. Dallardaki çiçeklere doya doya bakmış. Anne ve babası onun bu sevincini memnuniyetle izlemiş evden getirdikleri yiyeceklerle karınlarını doyurmuş. Kızın orada daha çok zaman geçirmesi için ellerinden geleni yapmış ama ne yazık ki akşamın geç saatlerine kadar bekleyen anne, baba eve gitme vaktinin geldiğini hatırlatmak zorunda kalmış. Küçük kız, babasından haftaya yine gelme sözü almış ve ağaçlarla vedalaşmış.

 

Pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi geçmiş ve pazar olmuş. Küçük kız, sabah erkenden kalkmış, giyinmiş. Anne ve babasının uyanmasını beklemiş. Daha güneş dünyayı aydınlatmadığı için küçük kız dışındakiler uykudaymış. Kızcağız, evde ufak tefek sesler çıkarmaya başlamış. Anne ve babası kısa zamanda uyanmış. Kahvaltılarını hızlıca yapmışlar ve daha kahvaltı sofrasını toplayamadan annesi bir de bakmış ki küçük kız kapıda ayakkabılarını giymiş bekliyor. Onlar da hemen hazırlanmış.

 

Kiraz ağaçlarının yanına vardıklarında gördükleri manzara küçük kızı çok üzmüş. Ağaçlardaki çiçeklerden geriye sadece birkaç tane kalmış. Kızcağız koşa koşa ağaçlardan birine doğru gitmiş. Anne ve babası da peşinden koşmuş. Kız ağlayarak ağaca sarılmış. “Çiçeklerim döküldü, gitti diye üzülme. Sen hâlâ çok güzelsin, ben seni çok seviyorum. Sakın üzülme. Sen çok güzelsin.” demiş. Hem ağlamış hem de sıkı sıkı ağaca sarılmaya devam etmiş. Anne ve babası duyduklarına çok şaşırmış. Küçük kızlarının sevgi dolu yüreğine hayran olmuşlar.

 

Sevgi karşılıksız kalır mı? Ağaç, küçük kızın kulağına fısıldamış o anda “Ben seneye bu zamanlar yine çiçeklenirim. Üzülmüyorum, sen de üzülme. Çiçeklerimi de beni de o kadar güzel sevdin ki asıl güzel olan sensin. Benim için bu dünyadaki en güzel çiçek, sensin.”

 

Kim inanır, bir baba altı gün çalışıp bir gün tatil yapmış, kiraz ağaçları bembeyaz çiçekler açmış, küçük bir kız çiçekleri dökülen ağaca sarılmış, ağaç onunla konuşmuş? Ya doğruysa…