Çocuğumuzla Dengeli İletişim Kurabilmek

Psikolojik Danışman

Verda Gülçür

Son zamanlarda aile ve çocuğun iletişim kurmasında olumlu yönde gelişmeler görülmektedir.

Çocuğumuzla sağlıklı iletişim kurmamız çocuğumuzun daha özgüvenli ve farkındalık sahibi olmasına neden olmakta ve bununla birlikte çocuğumuzu olumlu yönde yönlendirmemizi sağlamaktadır.
Ancak günümüzde sıkça rastladığımız “çocuğumuzla arkadaş olma” şeklindeki iletişim şekli çok da sağlıklı değildir.

Bizlerin çocuğumuzun hayatındaki rolü onların ebeveynleri olmamızdır.

 

Çocuğumuzun hayatında zaten arkadaşları mevcuttur ve olmaya da devam edecektir.

 

Her bireyin hayatındaki herkesin bir rolü vardır ve bu bireylerle paylaşımları birbirinden farklıdır. Arkadaşlarımız,  ebeveynlerimiz, , aile dostlarımız, komşularımız… bizim sosyal hayatımızın parçalarıdır. Ancak birinin rolünü diğerinin alması rol karmaşasına rol açar ve bireyin hayatını olumsuz yönde etkiler. Nasıl ki komşumuzun, çocuğumuzun ebeveynlik rolünü üstlenmesi uygun bir durum olmazsa aynı şekilde bizim de ebeveynler olarak çocuğumuzun arkadaşı olmamız uygun bir davranış biçimi olmaz.

Çocuğumuzu desteklemeli, bizimle her türlü sevincini, derdini, mutluluğunu, üzüntüsünü, yaşanmışlıklarını, hislerini, planlarını… paylaşabileceği bir ortam oluşturmalı, çocuğumuzu desteklemeliyiz. Bu ortam içinde bizi arkadaş olarak değil ebeveyn olarak görmeli, kendisinin bizim için önemini bilmeli ancak dengeli bir şekilde kontrolümüzü üzerinde hissetmelidir.

Çocuğumuzun bize karşı davranış biçimi
(kullandığı kelimeler, hayır denildiği zaman kurallara uyması gerektiğini bilmesi, yaptığı ve yapacağı davranışlarda ebeveynlerini bilgilendirmesi….) ortak yaşama uygun olmalıdır.

Anne ve babayı arkadaş olarak gören çocuk bu davranışları yapmayı reddeder.

 

Anne ve babaya olan sorumluluklarının bilincinde olmaz. Bu da aile içerisinde çatışmalar yaşanmasına neden olur.

Modern aile yapısına sahip  olmanın ebeveynlere saygı göstermeyi engellemesine izin verilmemelidir (Çocuğumuz bize ismimizle hitap etmemeli, konuşurken ailesini azarlamamalı, ses tonuna dikkat etmeli, modern olma anlamında ergenlik çağını tamamlamamış bireylere yanımda alkol, sigara içebilirsin ama başka yerde yapamazsın, ehliyetin yok ama yanımda araba kullanabilirsin ancak yalnızken kullanamazsın gibi hatalı davranış biçimlerine yönlendirmemeliyiz).

Çağdaşlık; empati kurabilme, karşımızdakine sevgi ve saygı gösterme, değerli olduğunu hissettirmektir.

Çağdaşlık yasaklara izin vermek değildir. Bu davranışları gösteren ebeveynler çocuklarını kontrol edebileceği yanılgısıyla yaşarlar.

 

Gerçekte oluşan ise zamanla çocuk üzerindeki kontrollerini kaybetmeleri ve çocuğun doğruyu yanlışı ayırt edememesi olur.

Geçmiş yıllara baktığımız zaman ebeveynlerle çocuklar arasındaki iletişimin kopukluğunu gözlemleyebiliyoruz.

 

Anneyle ve babayla genel anlamda yaşantılar paylaşılmaz, ayıp olarak görülürdü.

 

Çocuklar bu sebeple gizli olarak isteklerini yerine getirmeye çalışırlar, bir problem yaşadıkları zaman aileden çekindikleri için söyleyemezlerdi.

 

Hatta kimi zaman evdeki kimlikleri ile dış çevredeki kimlikleri arasında bir uçurum olurdu. Bu durum bireyin farkındalığının gelişmesinin önüne geçer, yanlışından dönmesini zorlaştırırdı.

Hayata baktığımızda esas olan dengedir.

 

İnsanın hem psikolojik hem de fiziksel olarak sağlıklı bir yaşam sürdürmesini sağlayacak olan temel öğelerin başında ailenin dengeli davranış biçimi büyük rol oynar.

Gereğinden fazla baskıcı  ve gereğinden fazla verici olmak çocuğu olumsuz etkiler.

Fazla verici ailelere baktığımız zaman geçmişte yaşayamadıklarını çocuklarının yaşamalarını istediklerini görürüz. Ben ailemle paylaşmadım çocuğum benimle arkadaş olsun, ben azarlandım ben çocuğumu tamamen özgür bırakacağım… şeklindeki davranışlar çocuğun daha sağlıklı bir ruh haline sahip olmasını sağlamamaktadır.

Burada önemli olan nokta çocuğumuzla her şeyimizi anne, baba olarak paylaşırken çocuğumuza zararlı olacak durumlarda ona nedenini açıklayarak “hayır” diyebilmektir. İşte bu hayatımızın dengesini oluşturan ve sağlıklı bir çocuk yetiştirmemizi sağlayan en önemli unsurların başındadır.

Çocuğumuza “hayır” demek onu sevmediğimiz anlamına gelmez tıpkı her “evet” sözünün sevgi göstergesi olmadığı gibi. Çocuğumuz da bizi “hayır” ve “evet” cevaplarımıza karşı değil kendisini sevdiğimiz, önemsediğimiz ve değer verdiğimiz için sevmelidir. Bunu öğrenen çocuklar sosyal ilişkilerinde de daha başarılı tablolar çizebilmektedir. Kişileri isteklerini yapıp yapmadıklarına göre değil , karakteristik özelliklerine göre seçmekte, karşısındaki insana yeri geldiği zaman “hayır” veya “evet”  diyebilmekte, daha mutlu bir hayat sürdürmektedirler.