Uluslararası Okuryazarlık Günü

Yoga ve Mandala Eğitmeni

Uzman Ferdiye Yurdakul

Gelişiminden bu yana, Uluslararası Okuryazarlık Günü, halka okuryazarlığın önemini hatırlatmak için her yıl dünya çapında kutlandı.

 

UNESCO, bugünü kutlayarak daha okuryazar ve sürdürülebilir bir topluma ulaşmayı hedefliyor.

 

Uluslararası Okuryazarlık Günü her yıl 8 Eylül’de 1967’den beri kutlanmaktadır.

 

Okuryazarlık, bir insanın okuma ve yazma yeteneğidir.

 

Okumak ve yazabilmek kavramı, dünyanın her yerinde köklü bir ün kazanıyor. Bu kavram, teknolojinin uygulanması ve karmaşık bağlamların değerlendirilmesi yoluyla bilgiye erişim becerilerini birleştirmek için Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında hızla genişlemektedir.

 

Uluslararası Okuryazarlık Günü, şu anki toplumda nasıl okunup yazıldığını bilmenin önemini vurgulamak amacıyla oluşturulmuştur. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), ilk olarak 1966’da örgütün Genel Konferansı sırasında bugünün her yıl 8 eylülde kutlanacağını kamuya açıkladı.

 

Bu gün, ilk 1967’de kutlandı. Uluslararası Okuryazarlık Günü’nde, çeşitli devlet kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının, kaydedilen okuryazarlık gelişmelerini vurgulamaları ve dünyadaki okuryazarlık seviyelerinin ilerlemesinde karşılaşılan zorlukları yansıtmaları beklenmektedir. Vurgulanan gelişmeler ve zorluklar gelecekteki toplumda okuryazarlığın güçlendirilmesine yardımcı olacaktır.

 

UNESCO’nun 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ‘nde belirtilen ana gündemler, mevcut toplumda okuryazarlık seviyelerini teşvik ediyor. Dünya liderleri, bu programı Eylül 2015’te başlattı. 2030’a kadar UNESCO, kaliteli eğitime evrensel erişim ve toplumdaki tüm farklı yaş grupları için daha iyi öğrenme fırsatları elde etmeyi amaçlamaktadır.

 

UNESCO’nun diğer amaçlarından biri de genç neslin okuma yazma bilmemesine ve sayısızlığa ulaşmasının yanı sıra okuma yazma bilmeyen yetişkinlere de bu beceriyi edinmeleri için bir fırsat verilmesidir. Her yıl bugünün kutlaması ile ilgili farklı bir tema var.

 

Başlangıçta, UNESCO okuma ve yazma ile ilgili okuryazarlık seviyelerini arttırmayı hedefliyordu. Ancak, teknolojideki hızlı değişim ile UNESCO, gündemini dijital dünyadaki okuryazarlığa kaydırdı. 2017’de Uluslararası Okuryazarlık Günü için ana tema “Dijital dünyada Okuryazarlık” idi.

 

Belirtilen temada asıl amaç, okuryazarlığın giderek artan aracılıklı toplumlarla ne anlama geldiğinin anlamını yansıtmaktır.

 

YAZI YAZMAK YAŞAMINI ORTAYA DÖKMEKTİR

 

Çocukken yazı yazmak, yazısını okuduğumuz yazarlarla sınırlıydı. Çocuk dünyasında, her şeyi ve herkesi gözde büyütmek, başarılanlara hayret etmek, kendimizi sadece fiziken değil de yaşça da küçük görüp çevremizdekileri devleştirmek huyumuzdu.

 

Belki de tüm bu huylarımızın sorumlusu ebeveynlerimiz ya da içerisinde bulunduğumuz toplum. Toplum olarak içimizde barındırdığımız ve toplumu her bakımdan güçlendiren ya da güçsüzleştiren bireyi çocuk yaşlarda da iyiye, başarıya doğru yüreklendirmeliyiz.

 

Birey, çocukluk dönemlerinde şekillenir; şekillenirken de çevresindekilerden katkı bekler. Beklenen katkıyı onlara cömertçe vermeliyiz; çünkü bilmeliyiz ki bir gün o çocuk, toplumun bir ferdi olacak; belki de içinde bulunduğu, varlığıyla oluşturduğu toplumu yönetecek, yönlendirecek.

 

Bembeyaz Kalın Ayaklı Yuvarlak En Yenisinden Masam

 

Çocukken orta boy, yuvarlak, kalın ayaklı, plastikten yapılmış, o dönemin en yeni sayılan masasına sahiptim.

 

Benim ve çevremin dışında neler oluyordu bilmediğim, yeniliklerin görebileceğimle sınırlı olduğu bir dünyam olduğu için öyle düşünüyordum. Okul dönüşünde, güneşli günlerde yemek yedikten sonra; hafta sonları, ödevlerim cuma akşamından yapılmış oluyordu, sınavlarım yoksa; bazı günlerde, doğrusunu söylemek gerekirse, genellikle okula gitmediğimde ve sakinlikte bir şeyler karalamak, kitap okumak, resim yapmak, hediyelerimi hazırlamak için o masayı ablamın ve abimin odasının bulunduğu verandaya büyük bir gururla çıkarırdım.

 

Bembeyaz, oldukça temiz olan masamı boş göremezdim. Hemencecik masamın üstünü, okunacak kitaplarla, resim defteriyle, üzerine yazı yazılmayı bekleyen boş kağıtlarla, anı defterimle, şahsıma alınan radyomla ve de en önemlisi Fen–Bilim dergileriyle ve gazetelerle doldururdum.

 

Neden En Önemlisi?

 

Çünkü, her gün babamın büyük bir aşkla okuduğu gazeteleri onun önünde üst üste dizilmiş ve sırasıyla da hepsini, kendisi için önemli olayların, sözlerin altını çizilmiş, okunmuş olduğuna şahit olurdum.

 

Okuldaki görevlerinin yanında, okulla ilgili sorumluluklarını yapar, bahçe işlerini bitirir, yerden tavana kadar olan kitaplığındaki kitaplardan seçmiş olduğu kitabından bir bölüm okuduktan sonra esas verandamıza çıkıp gazetelerini içine sindire sindire okumayı bilirdi. Bunun içindir ki diksiyonu güçlü, bir o kadar da kendini ifade etme yönü olan birisiydi.

 

Onu böyle görüp de sessiz kalmak, okumaktan, yazmaktan uzak durmak olanaksız gibiydi. Ablamın da bu yönleri güçlüydü. Çocuk gözler, onu da takip ediyordu. Aklımın hep bir köşesinde duran ve hayallerimi süsleyen köşe yazarlığı, babama unutmaması için tembihlediğim Sabah Gazetesi’yle başladı. Gençliğimin sözel beynini oluşturan Sabah Gazetesi köşe yazarlarından Hıncal Uluç, benim için bir duayendi.

 

Yazıları, o dönemlerde merak ettiğim İstanbul’u anlatan, okunması gerekenler arasına koyduğum kitaplardan haber veren, günlük yaşamın doğallığını koruyan, o dönemin dışa oldukça kapalı bir yapısı bulunan Kıbrıs’ında o çok sevgili plastik, beyaz masamda Avrupalara bile gidebilen bir genç durumuna getirmişti beni. Böyle olduğu için, çok ama çok mutluydum. Sonraları, Türkiye’nin ünlü gazeteci ve yazarlarından Emre Kongar, Gülse Birsel, Cüneyt Özdemir, Can Dündar, Ayşe Arman masamı süslese de kalbim ve ruhum Hıncal Uluç’tan yana.

 

İlk bilgiler ve sentezler, onun yazılarıyla evdeki öğretmen babamın ve okuldaki öğretmenlerimin doğru ve etkili konuşma, yazma pratiklerine getirdikleri yaşam deneyimleriyle oluşmuş ve gelişmişti.

 

Çocuklarımızın Gençlerimizin Kendilerini İfade Edebilmeleri İçin Neler Yapılabilir?

 

Öncelikle, onlara uygun ortam hazırlayabiliriz. Onların yeteneklerini farkına varıp da onları o konularda motive edebiliriz.

 

Eve bir radyo, bir daktilo almak; ebeveyn olarak kütüphane oluşturup kitap okuyarak çocuğa örnek olmak, yazar ve şairlerden bahsetmek; mümkünse çocuğumuzu çevremizdeki yazar ve / veya şairlerle tanıştırıp kitabını alıp ona hediye etmek; görünen bir yere, bize tarihi gösteren bir takvim asmak, her sabah radyo açıp kısa haber özetlerini dinlemek ve dinletmek; sonrasında radyoda verilen şarkıları içine çekmek; gazeteleri e-gazete olarak ya da fiziken alıp okumak, okunmasına önderlik etmek… yapabileceklerimiz arasında. Bunları, önce kendimiz; sonra da çocuklarımız için yapmalıyız.

 

(Ben’i Hatırla kitabımdan)

 

Yazmak Üzerine Söylenenler

“Tarihçi kaydeder, ama romancı yaratır.” E.M.Forster

 

“İçinizde anlatılamamış bir hikâye taşımaktan daha büyük bir sıkıntı yoktur.” Maya Angeolu

 

“Bir kitap yazmak korkunç, yorucu bir mücadeledir, tıpkı bazı acı dolu hastalıklarla uzun süre mücadele etmek gibidir. Karşı koyamayacakları veya anlayamayacakları bir iblis tarafından ele geçirilmedikçe kimse bunun nasıl bir şey olduğunu anlayamaz.” George Orwell

 

“Okumak istediğiniz ama henüz yazılmamış bir kitap varsa; onu siz yazın.” Toni Morrison

 

“Ahlaklı veya ahlaksız kitap diye bir şey yoktur. İyi yazılmış veya kötü yazılmış kitap vardır. Hepsi bu.” Oscar Wilde

 

“Konuştuğumdan farklı yazıyor, düşündüğümden farklı konuşuyor, düşünmem gerektiğinden farklı düşünüyorum; bunlar böylece, derin bir karanlığa doğru devam ediyor.” Franz Kafka

 

“Oku, oku, oku. Her şeyi oku; çöpleri, klasikleri, iyi ve kötü her şeyi oku ve onların nasıl yazıldığını anla. Tıpkı ustasını izleyen bir çırak gibi. Oku! Onu özümse. Sonra yaz. Eğer iyi olursa, öğrenmişsin demektir. Kötü olursa, pencereden at gitsin!” William Faulkner

 

“Yazmak seksin tam tersidir: Yalnızca bittiğinde iyidir.” Hunter S.Thompson

 

“Yarın cehennem olabilir, ama bugün iyi yazma günüydü ve iyi yazma günlerinde başka hiçbir şeyin önemi yoktur.” Neil Gaiman

 

“Eğer bir yazar olmak istiyorsan, her şeyden çok şu iki şeyi yapman gerekiyor: Çok okumak ve çok yazmak.” Stephen King

 

“Yazarın amacı; medeniyetin kendi kendisini yıkmasını önlemektir.” Albert Camus

 

“İlhamı bekleyemezsin. Onu sopayla kovalaman gerekir.” Jack London

 

“Gerçekte bir bitiş yoktur. Bu sadece, hikâyeyi durdurduğunuz yerdir.” Frank Herbert

 

“İyi bir yazar sadece kendi ruhunu değil, arkadaşlarının ruhlarını da ele geçirir.” Friedrich Nietzsche

 

“İyi bir roman bize kahramanı hakkındaki gerçekleri anlatır; kötü bir roman ise yazarı hakkındaki.” G.K.Chesterton

 

“Gerçeği yazabilmenin tek yolu, yazdıklarınızın asla okunmayacağını varsaymaktır. Başka biri tarafından değil, daha sonra kendinizin bile okumayacağını varsaymak.” Margaret Atwood

 

“Anlattıkları gerçeklerin leziz korkusu olmadan, kelimelerin zihin üzerinde hiçbir gücü yoktur.” Edgar Allan Poe

 

“Edebiyat, peşindeki iri, gri kurtla bir çocuğun, bir Taş Devri vadisinden ‘Kurt, kurt!’ çığlıklarıyla koşarak geldiği gün doğmadı; edebiyat, bir çocuğun ‘Kurt, kurt!’ çığlıklarıyla peşinde kurt olmadan koşup geldiği gün doğdu.” Vladamir Nabokov

 

Kaynaklar:

 

https://develidh.saglik.gov.tr

https://atolye.kalemkahveklavye.com