Alain de Botton

Doç. Dr. Erdem Yılmaz

Romantik Hareket-Seks, Alışveriş ve Roman (1994, 24y)

Alain de Botton (1969,54y)

Çeviren: Ahu Sıla Bayer

 

Alain de Botton, İsviçre doğumlu, Cambridge’ de tarih, Kings College London’ da felsefe eğitimi alıyor. Harvard’ da felsefe doktorasını yazarlık kariyeri için yarım bırakıyor. Özellikle aşk, mimari, seyahat ve edebiyat alanındaki denemeleriyle tanınıyor. Gündelik olay ve kavramları felsefe süzgecinden geçirerek özgün bakış açısıyla sıra dışı ürünler ortaya çıkartıyor. Televizyon yapımcılığı da yapmakta.

 

İlişkiyi daha çok talep edenle istenen arasındaki dengenin zamanla dengesizliğe dönüşme sürecini aşama aşama analiz eden, arzunun sahne arkasındaki nedenlerini felsefi ve psikolojik taraftan da açıklayan, akıcı ve başarılı bir romanla karşı karşıyayız.

 

Kitapta MODERN AŞKın yalanları, doğruları ve zaafları işleniyor. Sanat ve aşkın doğası irdeleniyor.

 

Reklamcı bir kadınla, bankacı bir erkeğin özelinde tüketim toplumundaki ilişki dinamiğini etkileyen, iniş çıkışların sebepleri ve sonuçları sorgulanıyor.

 

Kitapta birçok vurucu ve düşündürücü cümle var.. Bunlardan bazıları.. ‘..Arkadaşlık korkaklıktan başka bir şey değildir, aşkın getireceği daha büyük SORUMLULUKLARDAN ve ZORLUKLARDAN kaçıştır yalnızca..’ Bu bir taraftan buz gibi bir gerçek ama aynı zamanda hem doğru hem yanlış.. Aşkın ömrü doğası gereği kısa olduğundan bu cümlede aşk yerine ‘evlilik’ kelimesi kullanılsa daha doğru olurdu diye düşünüyorum.

 

‘..çok hızlı davranırsa değersizmiş gibi görünebilir, çok yavaştan alınca da partnerin ilgisini yitirebilir..’ bu cümle de günümüzde tam gaz ilerleyen hayatta, ilişkilerde buna nasıl uyum sağlanabileceği sıkıntısı sanki özetleniyor..

 

‘..sözsel iletişimin gereksizliği.. dilin hantallığı.. cok fazla konuşmak iyi değildir..’ gibi cümlelerle birlikte kadının iletişimde ne kadar iyi olsa da kimi erkeğin de bir o kadar kötü olduğunun altı çiziliyor..

 

‘..hemen bir şeylere bağlanmaya başlamak bence çok doğru değil, bilmem anlatabiliyor muyum?.. her şeyi oluruna bırakmalıyız..’ cümlelerini söyleyen erkek karaktere kitabın ilerleyen sayfalarında şu cümle karşılık veriyor ‘..keskin seçimlerden kaçınmışızdır hep. Çünkü keskin seçimler, davranışlarımızı olayların doğal akışına bırakmamızı engeller..’

 

‘..herkesin arzusu merkezde yer almakta..değerler merkezinde olmak..’ Burda da herkesin gözünün toplumun %3-5’ i olan kaymak tabakada olması, ama buna ulaşmanın çoğu zaman çok da mümkün olmaması bu ARZUyu tabii ki bastıramıyor..

 

Ve tüketim toplumuna ağır bir eleştiri gelir. ‘..üreme amaçlı olmayan cinsel birleşme..ihtiyaç temelli olmayan tüketim..derin bir kimlik sorunu..’ şuursuz alışverişle toplum tarafından kabul edilmiş bir kimliğe bürünme çabası. ‘..Moda..şizofrenik bir düzen..’

 

İlişkilerde başlangıçta yeniye duyulan coşku süreci sonrasında gerçeklerle yüzleşme dönemini açığa çıkartan cümlelerimiz gelir sonrasında. ‘..fazlasıyla İDEALİZE ettiği sevgilisinin aslında romantik özlemlerine karşılık vermediği gerçeğiyle yüzleşti..’

 

Toplumda giderek sıklığı artan benmerkezci yaklaşım ve narsisist tavırlara örnek verilmeseydi tabii ki roman eksik kalırdı. ‘..kendi KUSURLARINI başkalarının suçuymuş gibi gösteren bir yeteneği vardı.. yüzeydeki ifadeyle onun altında yatan NİYET arasında ahlaksız bir uçurum vardı..’

 

Aşk dinamiklerindeki teorik olarak bilinen doğrular ve pratikteki BUZ GİBİ gerçekler yüzümüze bir tokat gibi vuruluyor kitapta. ‘..aşkta güçlü olmanın yolu hiçbir şeyi UMURSAMAMA yetisine sahip olmaktan geçer.. ZOR bir sevgili; açık, berrak, ne yapacağı önceden kestirilebilen ve hep tam zamanında arayan bir sevgiliye göre daha DEĞERLİDİR..’

 

Talep edilen ve beklenen mutluluğa karşı yaşanan acıların gerçeklerle yüzleşme ve ayma sürecine hizmet ettigi cümleler de tabi ki bize uyanmamız adına destek olur.. İlk destek Montaigne’ den gelir. ‘..herkes ölmek zorundadır ve ölüm herkesi bir çeşit FİLOZOF olmaya zorlar..’

 

Seninki de acı mı dercesine alttaki cümleler eklenir. ‘..bir insan açlıktan ölmek üzere değilse, evsiz kalmamışsa ya da gangren değilse, sorununun büyütülecek bir tarafı yoktu..’

 

Tatilin tüm yaralara deva olma yanılsamasına bir cümle gelir, sonra da yanılsamanın tanımına. ’..tatilin.. mucizevi şekilde ‘KENDİNİ’ de geride bırakacağı, ‘BEN’ i tamamen değiştireceği yanılsaması.. YANILSAMA.. iç isteklerin hayaline kapılıp dış gerçekliğin varlığını reddetme.. varoluşsal yorgunluğu, hep aynı bedende var olmanın ağırlığı.. hep aynı düşünceler kafesiyle karşılaşmanın hüsranı..’

 

Ve kaçınılmaz son gelir. Aşkıyla tutuşan aşık, sonlu olan aşkını sonuna kadar yaşar ve sonrasında gerçeklerle yüzleşme ile aşkın büyüsü kaybolur. ‘..Eric aniden Alice’ in gözüne inanilmaz bir şekilde SIRADAN göründü.. Alice’ in Eric’ e ilgisi aniden kesilmişti.. Eric’ in Alice’ e sunabildiği şeyler çekiciliğini yitirmişti artık..’

Bu yaşanan klasik süreç ‘George Bernard Shaw’ tarafından şu şekilde özetlenir: ‘aşk, insanın başka bir insanla arasındaki FARKI abarttığı hevesli bir süreçten başka bir şey değildir’.

 

Sona doğru eve götüreceklerimiz şeklinde, yaşanılan süreç sonrasında ‘ben neler ettim, ne hatalar yaptım, asıl nedir istediğim?’ sorularına cevap bulur kadın karakterimiz. ‘..Alice, kendi yetersizliğini örtbas edebilmek için aşık oluyordu; başkalarında aradığı özellikler, kendisinde olmayan ama SAYGI duydugu ve özendiği özelliklerdi..’

 

Son olarak da istenen erkeğin sihirli reçetesi düzenlenir. ‘..KILIBIKLIĞA kaçmadan NAZİK olabilen.. Ağırbaşlılığını yitirmeden komiklik yapabilen.. etrafa BEN başarılıyım sinyalleri vermediği halde işteki konumu dolayısıyla takdir edilen.. Büyüklük taslamadan ZEKASINI konuşturan biri’.. dir aranan.

 

Bu kitap aşkın değişik süreçlerini güzel bir şekilde gözler önüne seriyor. Hepinize öneririm.. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere..